Mim!!


Çocukluk anılarımı nedense bir olayla bağlantılı olunca anımsarım..Öyle hadi bana çocukluk anılarından bir tanesini anlat denilince sanırım kasılıyorum.. Sevgili Ivır Zıvır beni bu konuda mimlemiş, ben yine de kasıntıya girmeden bir anımı sizlerle paylaşayım. Ayrıca arkadaşıma çok teşekkürler..
Efendim; benim çocukluğum doğal ortamda geçti, dışarıda büyüdük.. Öyle şimdiki çocuklar gibi kapalı mekânlarda geçmedi. Mahallede, sokakta, büyük bir aile sıcaklığını hisseder, her hareketimizin de ailelerimizle birlikte değerlendirildiğini bilirdik. Yarı özerk bu durumun verdiği sorumluluğu biliyor yâda yaşayarak öğreniyorduk. Vaktimizin çoğunun dışarıda geçmesinden büyüklerimiz hiç kaygılanmazdı, gönülleri yeterince rahattı anlayacağınız.. Zamanla, neden toplum bu duruma geldi? Sanırım sosyolojik bir durum..
Mahallemizde; yaklaşık 10 dönümlük alanda, çevresi 1,5m. yüksekliğinde taş duvarla çevrili (yetmez gibi üzeride tellerle 4 sıra çevrilmişti) bakımlı meyve bahçesi vardı. Bahçenin meyve ağaçları her dönem biz çocukların ilgisini çekmeye yetiyordu.. Üstelik çevresinde sık bir yerleşimin olması, bu bahçeyi diğer bahçelerden farklı kılıyordu.. Sahibi, köklü bir aileye mensup, yaşlı, aynı zaman da çok aksi bir bayandı.Asıl adı Ayşe ama bizim Anşa Teyzemizdi..Yaşamındaki tek hobisi bahçesini biz çocuklardan korumaktı. Gözü gibi de korurdu, biz çocuklara inat ve göz hakkını da hiç bilmezdi:))..
Bahçenin hemen yanında da iki katlı, ahşap, cumbalı evinden, bahçeyi kontrol kulesi gibi tarayan sonradan Kleinfelter olduğunu anladığım Necip/Necibe Teyzem yaşardı. Kimsesi yoktu, zaten mahalleli bakardı ona. Oda bu bahçenin çocuklara karşı korunmasında Anşa teyzenin bir numaralı muhbiriydi.. İspiyonu karşılığında tek çıkarı meyveydi haliyle.. Ancak zamanla yaşlanmasının etkisindenmidir nedir, bu görevini artık tarafsız yapmıyordu..Çünkü bazı arkadaşların bacasını tıkamaya kadar varan şakalarından yılmıştı.. Anşa Teyze; kimler hırsızlık yapıyor? deyince zarar gelmeyeceğini bildiğinden mi? Elebaşı olduğumdan mı? bilmiyorum, benim adımı verirdi. Adım sanki hafızasına kazınmıştı,ezberindeydi.. Neredeyse günde üç öğün yemeğini evimizden götüren ben, onun için zararsız biriydi:))
Kiraz toplama zamanı geldi, o gün kirazlar toplandı. Anşa Teyze ağacın üst dallarında toplanamayan kirazları güya biz çocuklara ikram etmek üzere yanına çağırdı.. Hep birlikte, sevinç içinde koştuk yanına .. Sevincim kısa sürdü, tüm arkadaşlarıma verilen izin bana da verilmemişti. Kadın işaret parmağını gözüme sokacak gibi, gözlerinde gördüğüm tüm kiniyle, "Sen Hariç!!" demişti.. Tabii acayip bozulmuştum.. Üzüntüyle yarı ağlamaklı eve gittim. Bizlerin dışarıda meyve peşinde koşmaması için babamın özenle, fazlasıyla aldığı, açılmamış kiraz poşetini gördüm.. Kaptığım gibi dışarı çıkıp soluğu kiraz ağacındakilerin yanında aldım:
- Arkadaşlar!! Size hazır, toplanmış Kiraz!!Boşuna kendinizi yormayın!! Buyurun!! Anşa Teyze hariç!! diye bağırdığımı sonradan söylediler.
Şimdi düşünüyorum da neydi beni çileden çıkartan? Ağaçtaki yada poşetteki kiraz mı? Hiç sanmam.. Ağaçta arkadaşlarımla geçireceğim zaman engellenmişti. Ayrıca bir çocuğa verilen en büyük ceza bu olsa gerek. Arkadaşlarımdan ayrılmak, evet hala bu olayı anımsıyor olmamın da nedeni ..
Bu mim deki görevimi bende Latife ve Zehra hocamla, bizden çok uzaklardaki Sonja ve Şanel hanıma aktarıyorum. Evet, küçükken yaşadığınız bir anınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Kolay gelsin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder