Çeyrek...

Yaşlı adam köşe başındaki eczaneye girer ve eczacıya:
— Evladım, Bana şuradan Viagra versene!
— Hay hay!! Vereyim beyamca! Ne kadar istiyorsun?
— Birkaç tane ver işte. Ama benim gücüm yetmez, şunları dört parçaya bölüp de ver.
Eczacı itiraz etti:
— Ama amcacığım, o zaman işe yaramaz ki. Hele de bu yaşta...
Yaşlı adam:
— Evladım, seksen yaşına geldim. Derdim seks meks değil, ayakkabımın üstüne işetmeyecek kadar kaldırsın yeter...

İçi çere mi?

Beşiktaş'ta çok sıkışan, hızla Beşiktaş camisinin tuvaletine giren, büyük bir rahatlama ile dışarıya çıkınca 1 ytl tuvalet ücreti yerine 2 ytl veren müşterisine, görevli oturduğu yerinden kafasını uzatan Temel:
—İçi çere mi yaptun?
Yaver..
Temel, içecek makinelerinin birinin karşısına geçmiş, para atar bir içecek alır, arkasından bir tane daha para atar ve içeceği alır... arkasından bir tane daha… derken yanındaki, olanları izlemekte olan adam dayanamaz:
— Afedersiniz ama siz ne yapıyorsunuz?
Kafasını dahi kaldırmayan Temel hemen karşılık verir:
— Karışma uşağım, hiç bozma... şansum yaver cideyur!!
Yarış:

Temel, 120 turluk otomobil pist yarışına girmiş ve 75 kez durmuş... Skorboard’da:
Dördü lastik değiştirmek, üçü yakıt almak, 68 kez de yolu sormak için
Boksör

Bir gün Temel Mike Tayson ile ünvan maçına çıkar.Daha ilk yumrukta Temel nakavt olunca. Hakem bir, iki, üç dört.. sayarken, menejeri Temel'in kulağına;
— Sakın dokuzdan önce kalkma...
Temel hafiften gözlerini aralayarak menajerine;
— Saat kaç?

Kari..

Temel için kız istemeye giderler. Temel'in babası kızı istedikten sonra kızın babası sorar:
—Oglunizun cigarasu, ickisu, kumari var midur?
Temel'in babası kafasını sallamış:
— Hepsi var, hepsi var, bir tek kari eksuk da!!..

Dara...

Çok alımlı bir sarışın kucağındaki bebekle eczaneye girer:
— Bebeği tartmak istiyorum, deyince eczacı:
— Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz…
Canı bir hayli sıkılan kadın:
— Hay aksi şeytan! deyip, kapıya doğru yönelir. Olanlara bir anlam veremeyen eczacı merak eder:
— Ne oldu hanfendi?
Sarışın:
— Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Bunca yolu boşuna yürümüşüz demek ki!! Gidip bebeğin annesini getireyim bari!!

Adlandırma!

Yavru tavşan, yuvasından ilk kez çıkar ve çevreyi tanımak için ormanda dolaşmaya başlar. Karşılaştığı ilk hayvana kendini tanıtır:
— Merhaba kardeş!!  Ben tavşan, sen kimsin?
Karşısındaki hayvan:
— Bende katır.
Tavşanın kafası karışır:
— Nasıl yani?
Katır:
— Benim annem at, babam da eşek. Onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum.
Şaşıran Tavşan yolunu sürdürür. Karşılaştığı başka bir hayvana da:
— Merhaba kardeş!  Ben tavşan, sen kimsin?
Hayvan:
— Ben mi? Ben kurtköpeği.
Tavşan yine şaşırır:
— Nasıl yani?
Kurtköpeği:
— Benim annem köpek, babamda kurt onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum.
Hepten şaşkına dönen tavşan yolunu sürdürürken, karşılaştığı başka bir hayvana
kendini tanıtınca. Hayvan:

— Ben mi? Ben Devekuşu.

Bir an iyice afallayan Tavşan sonra gülüp geçer. Biraz daha yol aldıktan sonra; kulağına konan hayvana:
— Ben tavşan!!  Sen de kimsin?
Hayvan:
— Ben atsineğiyim!!
İyice dellenen tavşan:
— Hadi lan oradan!


Öğrenilmiş Çaresizlik..

Aslan, Kurt ve Tilki acıkınca ava çıkarlar. Bir geyik, bir keçi, bir tavşan avlayıp dönerler.
Mağarada toplanınca Aslan, Kurt’a döner;
— Hadi paylaştır şunları da yiyelim!
Kurt eğilerek:
— Emredersiniz haşmetmahap.. Siz geyiği buyurun. Ben keçiyle yetineyim.Tilki de tavşanı yesin.
Aslan gürler:
— Tam duyamadım! Hele yakına gel de bir daha söyle bakıyım!!
Kurt kulağına yaklaşınca da kafasını kaptığı gibi hapır şupur yer; kemiklerini de
oracığa bırakır. Sonra da; olayı dehşet içinde izleyen Tilki’ye döner:
— Şimdi sen pay et!
Titreyen Tilki:
— Devletlûm. Bence geyiği kahvaltıda yiyin; keçiyi öğleyin... Tavşanı de akşam alırsınız.
Bu paylaşımı çok beğenen Aslan:
— Aferinnn! Sen nerden öğrendin böyle adil paylaştırmayı?
Boynu eğik tilki zoraki mırıldanır:
— Önünüzdeki kafatasından.

Kurt düşii..

Dini bütün ve bununla her dem övünen Temel, tesettürlü ve güzel bir hanımla evlenir ve aradan iki ay geçtikten sonra içine kurt düşer ve o gece karısına sorar:
— Ula Fadime, benden once birkac sevcilun oldugu dogri midur?
— Tinle ey penum aslan yüreklu uşağum! Evinde sicak eyi yemegin var midur ?
— Evet vardur …….
— Peçu! Temuz ve itülı elpiselerun var mi?
— Evet vardur…..
— Evuun düzçün ve temiz mu?
— Hem de nasuuu!!, çoook memnunum dur daa!
— Ha peçu.!! Gece yatakta penumle sevusmekten memnun misun ?
— Hemide çokkk fadümem!!, Sen ne deyisun, haçen aklımu başimden alaysun...
— Oyleyse soyle pağa uşağum!. Ha punlari nereten ogrentum saniysun!?!

Kapsam!!

Ağır kalp krizi geçiren Temel, aylarca süren bir dizi önlem ve tedaviyle iyileşir. Taburcu olmadan önce Doktoru Dursun:
— Sonuçlarınız mükemmel!! .15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle.. İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz. .
Temel, bu sevinçle evine gider ve Fadime’ye:
— Kariciğum tamamen iyileştum. Bu gece daha evvel hiç yapmadiğimuz şekilde, 'vahşi bir aşk'a ne dersun?
Fadime bir an düşünür, isteksiz isteksiz:
— Bilemeyrum.!?!!  Bole bir aşk kalbinu zorlayapilur Temelum!. Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa pelki olapilur, riske cirmek istemeyrum da!
Temel hemen doktoruna koşar, durumu anlatır.
— Tabii... Tabii. diyen Dr. Dursun, alır antetli kâğıdı başlar yazmaya.

"Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır. Kalbi son derece güçlüdür. Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir seksi ne zaman isterse yapabilir.. İmza Dr. Dursun.."
Sonra da Temele döner:
— Tamam, oldu işte. Haa!! Uşağum karinizun adı neydi? İstersen bu yazıyı ona hitaben yazayum?

Sevinçten yerinde duramayan Temel:

— Boş verun doktor.. Olayı kişiselleştirup kapsaminu daraltmayalum. İlgilisune deyun yeter..

Kopartan İtiraflar!!

Arzu
Bölük komutanının yanına koşarak gelip, çakı gibi bir selam verdikten sonra heyecanla:

— Beni arzu etmişsiniz komutanım! diyen ve Yüzbaşı’nın:
— Seni ne arzu edecem lan!" kükremesiyle yollara düşen Mehmetçik için kocaman bir alkış lütfen..

Saklamak

İlk genelev deneyiminde heyecandan ne yapacağını şaşırıp, kadına;
— Bakire misiniz? diye soran ben mi, yoksa;
- Evet bakireyim, kendimi sana sakladım, diye yanıt veren hayat kadını mı alkışı hak etti karar veremedim....


Çivi
Fazla kilolarından şikayet edip, akupunktura gitmeye karar veren tombik anneme babamın yorumu:
— Sana bu saatten sonra inşaat çivisi çaksak fayda etmez hanım...
O günden beri küsler, barışmalarını bekliyoruz..


Maydanoz!!
Annem babamın içki içmesine tepki gösterir her zaman. Babam arkadaşlarıyla içerken bir gün arkadaşı:
— Maydanoz al, yenge anlamaz, demiş.
Ve gecenin bir yarısı bizi gülme krizine sokan son. Ayakta zar zor duran bir baba ve elinde bir demet maydanoz...


Tıp
Ağrıyan dizim için devlet hastanesine gidip gelirken, sıraydı, randevuydu, röntgendi, MR'dı, kan tahliliydi koştururken günler geçti ve ben sonuçları doktora gösteremeden dizimin ağrısının geçtiğini fark ettim. Tıp ilerledi dedikleri bu olsa gerek!

Cımbız..
Hayatımda ilk kez, bugün kaşlarımı düzelttirmek için berberime:
— Ali Abi, bu kaşları düzeltebilir misin? dedim.
— Ne demek, bütün ibnelerinkini ben düzeltiyorum zaten, dedi.
Peki ben kaşları düzelttirdim mi? Düzelttirdim. Bahşiş de bıraktım mı? Bıraktım. Bir daha Ali Abi'ye gider miyim? İbnelik değil mi, gitmem artık!


Kılıbık
Babamın karşı komşusu hakkında yorumu:
— Bu adam da çok kılıbık. Ben ne zaman balkonu yıkasam, o da çamaşır asıyor.
Canım babam, eski kazak erkeklerden kim kaldı senden başka!

Yemekteyiz..

Haftanın 5 günü dışarıdan yemek isteyen, geri kalan iki günde de makarna ve tavuk dışında bir şey yapmayı beceremeyen karım, dün akşam Yemekteyiz programına başvuracağını söyledi. Hala gülüyorum..

Google
Bir tanıdığımızın 10 yaşındaki oğlunun Google'da arattığı cümle: "Çıplak kadın resimleri". Çıkan sonuçlar beklentisini karşılamamış, kendisini memnun etmemiş olacak ki azmetmiş, aramaya devam etmiş:
 "Çırılçıplak kadın resimleri!"

Veled!!

Petrol şeyh’lerinden biri; üniversitede okuması için, oğlunu İzmir'e gönderir. Çocuk ilk devreyi başarıyla bitirdikten sonra notlar düşmeye ve çocuk hafiften serserileşmeye başlar. Zaman geçtikçe memleketten çocuğa gönderilen avuç dolusu paralar da artık yetmemektedir!
Şeyh oğlunu denetlemek için adamlarından birini İzmir'e gönderir. Adam İzmir'e gelince bir de bakar ki! Şeyhin okusun diye gönderdiği oğlu okulu bırakmış, kendini karıya kıza vermiş! Neyse, çocuğu Kordon da bir meyhanede bulunur:
— Ya Seydii!! Bu ne kepazeliktir! Baban seni merak eder! Kalk gidiyoruz Arabistan'a!!Çocuk:
— Ayva Seydi!! Ama önce bir otur da şu manzaraya bir bak..
Şeyhin adamı:
— Bunda ne kötülük olabilir ki, diye düşünür ve masaya oturur. Sandalcılar çaparilerini sallamakta, arkada batan kıpkırmızı güneş, körfezi kırmızının tonlarına boyamaktadır. Manzarayı seyrederken, garsonun getirdiği kavundan bir tane ağza atılır. Ardından peynirin de tadına bakılır. Eh eşek değiler ya, şu aslan sütü denen meretin de bir tadına bakalım derken orada ipler kopar! Şeyhin oğlu ve körfez tarafından ayartılan adam, yorgun ve akşamdan kalma olduğu anlaşılan bir sesle, 15 gün sonra, efendisini arar:
— Ya Seydi! Veled mazbut, velâkin memleket puşt!

Nancy!!

Adamın biri New York'ta bir otele yerleşir. Akşamüzeri otelin barına gider, garson kızların yakalarında yazılı olan adlarına şöyle bir göz attıktan sonra Nancy adlı garsonu çağırır:
— Bu akşam benimle yemek yer misin?
Nancy:
— Bilmem ki… diye kırıtırken, adam:
— Merak etme kızım, çekinecek bir şey yok. Bu İncil’de de yazılı..
Nancy biraz şaşkın bir edayla:
- Peki..
Akşam lokantada buluşup, yerler, içerler. Yemek bitince adam:
— Nancy!! Odama çıkarabilir miyiz?
Bu davet karşısında Nancy:
— Hayır, gelemem beyefendi, olmaz! diye yanıt verince, adam:
— Merak etme Nancy, çekinecek bir şey yok. Bu İncil’de de yazılı..
Nancy yine şaşkın şaşkın:
— Peki…
Adamın odasına çıkarlar, bir kaç kadeh içip biraz müzik dinlerler. Sonra adam Nancy’e sevişmek istediğini belirtir. Nancy:
— Hayır, katiyen olmaz! diye, itirazını sürdürünce adam:
— Merak etme kızım, çekinecek bir şey yok. Bu İncil’de de yazılı..
Nancy:
— Hani? İncil’in neresinde yazılı? Göster bakalım o zaman!
Adam başucundaki otelin İncil’ini alır. Nancy'e kapağın arkasını gösterir. Orada bir kalem ile yazılmış şu cümle vardır:
"Bardaki garson kız Nancy, muhteşem sevişiyor!"

Kendine Gelmek..

Meyhanede yarım şişe rakıyı bitiren adam ayağa kalkmak isteyince burnu üstü yere çakılır. Hemen koşup gelen garsonlar kendini kaldırıp yerine oturturlar.
Adam:
— Daha içmekten kendime gelemedim, Bana bir şişe daha getirin!
O şişe de biter, “artık eve gideyim” der ama yine burnu üstü yere serilir. Hala kendime gelemedim deyip bir şişe daha ister. Bunu da içtikten sonra tekrar eve yürümek ister, ayaklarında hal kalmadığını anlayınca da:
— O zaman ben de eve sürünerek giderim..
Ertesi sabah uyandığında hanımı kendine ters ters bakar:
— Dün akşam yine körkütüktün galiba?
— Nerden çıkarıyorsun bunu sen, yau?
— Tekerlekli sandalyeni yine meyhane de unutmuşsun da…!

Sıvacı...

Sıvacı, gerekli onarımı yapmak için verilen adrese yani yaşlı bir kadıncağızın dairesine gelir. Kapıyı çalar. İçerden kısıkça bir ses:
— Kim o?
— Sıvacı..
— Kim o?
— Söyledim ya, sıvacı.
Kısık ses yineler:
— Kim o?
Sıvacı sertçe bağırır:
— Sıvacı!!!.
Yarım saati geçer, “Kim o?” sorusu ve sıvacının sürekli " Sıvacı" diye bağırıp durması.
Ve sonunda sıvacı, tık nefes olur; yorgunluktan bayılarak yığılır yere. O sırada yaşlıca bir kadıncağız ağır ağır çıkar merdivenleri. Kendi dairesinin önüne gelince de; yerde, nerdeyse cansız yatan sıvacıyı öyle görüp, bağırır:
— Bu da kim böyle?
İçerden papağanın sesi duyulur:
— Sıvacı.