Zannediyor!!

Adam cennetin kapısına gelir, kapıdaki melek sorar:
— Din?
— Hıristiyan, der adam.
Melek elindeki listeye bakar:
— 28 numaralı oda, yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol.
Bir başka adam gelir.
— Din?
— Budist
— 18 numara. Yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol.
Bir adam daha gelir.
— Din?
— Musevi
— 11 numaraya git. Yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol.
— Farklı dinler için farklı odaların bulunmasını anlıyorum ama neden 8 numaranın önünden sessizce geçecek mişim?
Melek:
— 8 numarada Müslüman var. Müslümanlar, kendilerinden başkası buraya gelemiyor zannediyorlar.


Evlilik Danışmanı..

20 yıllık bir evlilikte sorunlar başlayınca, onlarda kendilerini bir evlilik danışmanının önünde bulurlar..Danışman, sorunun ne olduğunu sorar sormaz, kadın bunca yılın birikiminden olsa gerek hemen söz alır.
Heyecan, üzüntü ve biraz da umutsuzlukla geçen 20 yılda çektiklerini sıralamaya başlar. Hepsini, ama hepsini, eksiksiz sayar. Kocasının ona olan ilgisizliğini, soğuk davranışlarını, umursamazlığını, yabancılaşmasını, yalnızlığını, aralarındaki ilişkinin bittiğini, duygusal ihtiyaçlarının artık karşılanmadığını ve evliliklerinin kavram itibariyle boş ve anlamsız bir birliktelik haline geldiğini, anlattır da anlatır..
Danışman da kadının iyice içini dökmesine izin verir sonra da birden ayağa kalkar, kadını da ayağa kaldırır, önünde bir an hareketsiz tutup gözlerinin içine baktıktan sonra arzu ve şehvet ile saldırırcasına sarılıp uzun uzun öper.
Koca olanı biteni dikkatle ama karşı çıkmadan izler. Kadın, yarı afallamış, neredeyse bulutlardan yerine düşercesine oturur Danışman da masasına geçer ve kocaya dönerek:
— Bak, eşinizin ihtiyacı tam olarak bu işte! Bunu hiç değilse haftada üç kez yapabilecek misin?
Adam, azıcık düşünür:
— Bak, Doktor... Tamam pazartesi ile çarşamba sana getireyim ama cuma olmaz!!O gün arkadaşlarla maçım var!


Tanı(ma)..

Temel’le Dursun, bayram arasında para kazanırız diye Hacı Murat otomobillerine atlayıp İstanbul'a gelmişler. Ne yapacaklarını bilmez, avare avare dolaşırken bir dükkan da asılı levha Temel’in dikkatini çeker:
Pantolon - 5 TL
Gömlek - 2,5 TL
Palto - 10 TL
Temel heyecanlanır:
— Ula Tursun, bu fiyatlar çok guzel!!, Şimdi purdan 100 tane pantol, 100 tane comlek, 10 tane palto alur isek, Trabizon'da, bunları en az üc katı fiyatına satar zengin oluruz daaa.!!!
Çok sevinen Dursun:
- Ula uşağuum nasıl da cördün!!
Dalarlar dükkana..Temel atlar:
— Bana 100 tane pantol, 100 tane gömlek, 10 tane de palto, alın işte toplam 850 lira..Ha uşağuum yükleyun şu arabaya!!!
Dükkân sahibi istifini bozmadan:
— Siz Laz mısınız yoksa?!!
Temel bozulur:
— Nerden anladın daaa?
Bıyıkaltı gülüş fırlatan dükkan sahibi:
— Kardeşim burası Kuru Temizleme Dükkânı!

Nakil..

Mahkumun biri yeni hapishaneye nakledilir.. Üzerinden 3-5 ay geçince koğuşun en kıdemli mahkûmlarından birine yaklaşır:
— Bu hapishanenin 100 metre ilerisinde ne var?
Adam:
— Genelev!! Neden sordun? Ayrıca hiç umutlanma!! Tahliye olmadan asla gidemezsin!!
Yeni mahkûm:
— Şey… Ben ondan sormamıştım. Bak, karım mektubunda ne yazmış?
Koğuş kıdemlisi mektubu alır, okumaya başlar:
— Yeni nakledildiğin bu hapishanenin yüz metre yakınında çalışıyorum! Parası çok iyi! Üstelik burada sadece kadınlar çalışıyor. Kıskanman da gereksiz yani!.

Gellll....

Mihrican:
Menekşe moru gözlüm, al yanaklım, seni bir daha dövmeyeceğim.
Lütfen artık eve dön.
Bak Yaşar halıya kustu, kusmuk seni bekliyor.
Ayaklarım bugün de hep seni aradı, yıkanmak için.
Seni çok arıyorum, bir haftadır akşam rakılarının tadı tuzu yok...
Ev sensiz ve çok ıssız.
Gerçi; nasıl, nerede yattığımı, kime nasıl çaktığımı falan hiç hatırlamıyorum ama onun, sen olmadığını bir büyük rakının sonunda dahi hissedebiliyorum.
Mihrican, ben sana aşığım.
Eve döndüğün gün, bunu arkadaşlarla kutlayacağım.
Sen, kanlar içerisinde evden kaçarken nasıl duygulandığımı bilemezsin.
Elimdeki şişeyi, hırsımdan ananın fotoğrafına fırlattım. (Artık duvarları gelince silersin.) Mihrican, bir de gelirken 2 paket kısa Maltepe getirebilir misin?
Dün Zeynep okula gitmeyip dolma sardı, ben de okeye dönerken dikkatleri dağıtmak için habire dolma yiyip,"yiyin yiyin nefis olmuş" dedim. Nasıl zeka ama..
Zeynep'in tezkeresinde okul ve sınıf kısmını boş bıraktım. Onu da mı? ben dolduracağım?
Bu sabah seni kaçırışım aklıma geldi, efkârlanıp bir cıgara yaktım. On dört yaşlarında taş gibi kızdın. Nasıl; Recep, Abidin, Ramazan, Yusuf gelip seni döve döve taksiye atmıştık?Peki, seni piknik tüpü ile dövüşümü hatırlıyor musun?
Yeni evliydik, bir boğaz gezisi dönüşüydü. Recepgiller kapıda bekliyorlardı, sen daha roka bile hazırlamamıştın ve Ramazan içeriden "ROKA!" diye bağırmıştı.Mutfağın kapısını içeriden nasıl kilitlediğimi, ocağın oradan tüpü nasıl kaptığımı falan hiç hatırlamıyorum.
O gece Ramazan'lar gidince sen Yaşar 'ı doğurdun.
Huysuz mu huysuz, koca burunlu Yaşarımı...
Bu arada son maaşınla Yaşar 'a don falan aldım...
Artık yuvana dön, asabımı bozma!
                                                          Kocan Mehmet..