Her şeyin aşırı düzenli olmasını aklına iyice çivileyen emekli bir asker, sivil giyinmeye başladıktan bir süre sonra, sivil doktorlardan birine gider. Muayene odasına alınınca da; önce ceketini çıkartır, eliyle bir güzel süpürdükten sonra, ikiye katlayarak yandaki masanın üstüne koyar.
Arkasından kravatını çıkarıp silkeler ve üçe katlayarak ceketinin yanına koyar. Gömleğini çıkarınca da; önünü yeniden ilikleyip, kollarını düğmelerin üstünde kavuşturduktan sonra, dörde katlayarak kravatının yanına koyar.Nihayet pantolonunu da çıkartır; paçalarını birleştirip uzatır masanın üstüne ve kitaplıktan kalın mı kalın 5-6 cilt alarak pantolonun üstüne dizer, ütüsü bozulmaması için.Külotunu çıkarınca da, kare biçiminde katlayarak ötekilerin yanına bırakır.Derken emekli askerin aklına birden, pantolonunun cebinde unuttuğu kâğıt mendil paketi gelir. Hemen pantolonun üstündeki ciltleri kaldırır, pantolonunu eline alır, cebindeki kâğıt mendil paketini çıkartır; arkasından yeniden pantolonun paçalarını üst üste getirerek masanın üstüne uzatır ve kalın kitap ciltlerini de, tekrar dizer pantolonun üstüne.
Doktor bir hayli çatılmış kaşlarla, emekli askerin soyunmasını ve yaptıklarını izler.Nihayet karşısında çırılçıplak duran yaşlı adama:
— Neyiniz var? Neden geldiniz bana?
Emekli asker, önüne doğru eğilerek iki eliyle bacaklarının arasını gösterir:
— Bunun için geldim...
Doktor, homurtulu bir sesle:
— Söyleyin neyiniz var, şikâyetiniz ne?.
— Görmüyor musunuz? Yarısı ötekinden biraz daha sarkık aşağıya doğru...
— Ee, ne olmuş yani?
— Ne olmuşu var mı, hafiften de olsa bir düzensizlik yaratıyor; hemen düzeltmek gerekmez mi? Vatanını milletini seven bir insan, en küçük bir düzensizliğe bile asla aldırmazlık edemez!!
KABAK!!!
Nasrettin Hoca’ya:
— Sence, cüzdan sıkışıklığına uğramış bir “adalet”le, adalet sıkışıklığına uğramış bir “şark demokrasisi” neye benziyor?
Hoca:
—Kabağa!! Yüzünden de okusan “kabak”, tersinden de okusan “kabak” ...
Çetin ALTAN’dan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder