Bana!!



Gece telefon çalar.
Adam:
— Beni arıyorlarsa evde olmadığımı söyle!!
Karısı telefona yanıt verir:
— Kocam evde.
Adam:
— Ne yapıyorsun be kadın?
Kadın:
— Telefon banaydı(!)


ONLAR
Uzun zamandan beri görüşmüyorlardı. Yolda karşılaştılar.
— Hayrola epeydir görüşmedik. Ne yapıyorsun?
— İyiyim. Yeni bir iş kurdum. Kadınlarla uğraşıyorum.
—O nasıl iş öyle?
— Onları esirler gibi çalıştırıyorum. Yemek yemelerine izin vermiyorum, kızınca bağırıp, çağırıyorum, paralarını alıyorum. Sonra da işleri bitince kovuyorum...
—Ne biçim şey bu böyle?
—Valla güzellik enstitüsü diyor onlar.

BAKIRCI...
Dul bir kadın, çocuğunu sanat öğrenmesi için bir bakırcıya çırak verir. Ancak, çocuk ertesi gün işe gelmeyince, ustası meraklanır ve evine niçin gelmediğini sormaya gider. Kadın, ustayı kapıda karşılar ve oğlunun işe niye gelmediğini anlatır:
—Çocuğum işi öğrenmiş, onun için gelmiyor der ve sürdürür:
— Bakırcılığı öğrenmiş... Demiri ateşe goyirmişsiniz, olirmiş ıssı, üstüne çekiçle vurirmişsiniz olirmiş yassı... kenarlarını kerpetenle vırırmişsiniz, olirmiş tepsi...
Bakırcı ustası, şaşkın şaşkın başını sallar:
- Vah canına yandığımın veledi!! Bakırcılığı bir günde hem kendi öğrenmiş, hemde anasına öğretmiş...

Bak!!

Dâhiliyeci, psikolog, genel cerrah ve patolog olan dört doktor arkadaş ellerindeki tek tüfekle ördek avına çıkar. Tüfeği taşıyan dâhiliyeci ilerlerken bir ördek görür ve tam ateş edecekken tüfeği indirir ve ördek kaçar.
Ötekiler atlar:
— Yahu niye vurmadın ördeği? Bak senin yüzünden kaçırdık!!, diye ver yansın ederler, dahiliyeci yanıtlar:
— Önce araştırma yapmam gerek! O gerçek ördek olmayabilirdi!
Bunun üzerine tüfeği psikolog alır, biraz sonra bir ördek daha yanlarındaki çalılıktan havalanır, psikolog doğrultur tüfeği tam vuracakken geri indirir. Ötekiler yine söylenmeye başlar:
— Neden kaçırdın? Niye tetiğe basmadın?
Psikolog arkadaşlarına döner düşünceli bir edayla:
— Vurmadım! Çünkü o kendini ördek sanan bir kaz olabilirdi!
Olanlara iyice sinirlenmiş cerrah, psikologdaki tüfeği çeker alır. Çok geçmez bu kez çalılıkların arasından bir ses duyulur ve cerrah hiç beklemez tüfeği doğrultur basar tetiğe ve sonra da patologa döner:
— Git bak!!

Mevzuat!!

Görevi gereği orta kademeden bir bürokrat, emrinde çalışanları yerinde görmek, denetlemek üzere bir köy yoluna girer. Nasıl olduysa ayağı kayar ve kendini bataklıkta bulur. Kurtulmak ister daha da batar ve başlar bağırmaya:
— İmdat! Boğuluyorum. Kurtarın beni!
Yoldan geçmekte olan bir köylü bu sese gelir ve başlar olanları izlemeye... Köylünün gelip de kendisini sadece izlemesine bozulan bürokrat, kızgın ses tonuyla:
— Görmüyor musun be adam!?!  Bataklığa düştüm. Kurtar beni!!!
Hiç oralı olmayan köylü:
— Görüyorum, geçmiş olsun, der.
Kurtarmak bir tarafa, neredeyse dönüp gidesi olan köylünün bu durumunu anlayan bürokrat panikler, başlar yalvarmaya:
— Lütfen! Bir dal uzat. Kurtar beni!
Köylü bağırır:
— Olmaz! Ben ve sen şu anda hazine topraklarındayız. Hazineden bir şey almak, koparmak suçtur! Sen benimle dalga mı geçiyorsun bey!
Ağzına dolan çamurlarla bağırmasını sürdüren bürokrat:
— Ölüyorum. Kurtar beni!
Köylü hiç istifini bozmaz:
— Ben öyle hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Ancak köpek ciğer işte!! seni böyle bırakacak da değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakamı, kaymakam da valiyi arar elbet.. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse, itfaiyeye talimat gider ve onlar seni kurtarır.
— Yahu! Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm.
Köylü güler:
— Ben ölmezsin demiyorum ki. Hem ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!

Elma!!

Fransız, Alman ve Türk, müzedeki "Âdem ile Havva Cennette" tablosuna bakarken, Alman:
- Vücutlarının kusursuzluğuna bakarsak bunlar mutlaka Alman’dır!.
Fransız hemen karşı çıkmış:
- Hayır! Havva'nın güzelliği ve Âdem’in yakışıklılığına şöyle bir bakın! Bunlar olsa olsa  Fransız’dır, deyince, Türk karşı çıkar:
- Bunlar kesin Türk! Şöyle baksanıza!! Üstte yok, başta yok, yiyecek olarakda elmadan başka bir şeyleri yok!!! Ama hala kendilerini cennette sanıyorlar.


Deli Dilica..

Deli Dilica; Rumeli kökenli, deli dolu, aklı bir karış havada olan genç bir kızdır. Namını duymamış olacaklar ki, bir gün evlerine görücü gelir. Gelenlerden biri, kızın evde yalnız olduğunu fark ederek sorar:
-  A benim sümbülüm, güzel kızım, annen nerede?
Dilica:
-  Annem kavga etmeye, komşuya gitti teyze!
-  Vışsh! Neden kavga etmeye gitti ki?
-  Komşu, kuyularının içine büyük abdestimi yaptığımı iddia ediyor!! Annem de; “kuyunun içine yapmadı, kıyısına yaptı, sonra da ayağıyla itti içine!” diyor. Şimdi saç saça, baş başa dövüşüyorlar !!  Az bekleyin, gelir birazdan!!.