Küçük bir kasaba da; caminin tam karşısında, arsa sahibi arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlar. İmam ve cemaat buna şiddetle karşı çıkar. Ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal yoldan karşı çıkamazlar.Tüm cemaat tek yapabildiği şeyi, imamın öncülüğünde, açılacak bu genelev için her gün beddua eder
İnşaat ilerler ve açılışa birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu yerle bir olur.
Cemaat bu olaydan duydukları memnuniyeti saklama gereği bile görmez..Ancak genelev sahibi, cami imamı ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddası ile camiye karşı tazminat davası açar.
Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz ederler. Bu olayın kendi dualarından dolayı olabileceği iddiasını da asla kabul etmezler.
Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde Hâkim dosyayı dikkatle inceler ve taraflara döner:
- Açıkçası bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum.. Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder