Kepek Ekmeği!!


Yaşları 70 ile 80 arasında değişen üç arkadaş Temel, İdris ve Tursun kahvede otururlarken, Tursun'un en küçük torunu koşarak kahveden içeri girer ve bağırır:
— Koş dede koş!! Ninem 17. çocuğunu doğuruyor!
Temel şaşırmış Tursun'a sormuş:
— Hayirdur uşagum, bu nasil oldiiii??
Tursun kasılmış ve cevaplamış;
— Kepek ekmegindendur da!!!
Temel hemen fırına gitmiş. Tezgâhtar kıza;
— Kizum, hemen pana oratan 50 kepek ekmegi ver!
Kızcağız önce çok şaşırmış, sonrada Temel'e dönerek:
— Beyefendi akşama kalmaz taş gibi olur!
Temel'de kendi kendine söylenmeye başlamış:
-"Ulaaa, Herkesun haberi varmışta bi penum yokmuş da!!”

Katliam Peşinde..


Temel'in oğlu, her akşam sinemaya gideceğim diyerek kendinden para ister. Temel de hiç itiraz etmeden parayı verir. Fakat bu bir kaç hafta sürünce, durumdan şüphelenir.
Bir gece oğlunu izler ve onun seks filmlerine gittiğini belirler. Ancak ”gençtir, bir süre sonra hevesi geçer” deyip sesini çıkartmaz. Günler geçip te.. durumda bir değişiklik olmadığını görür. İçten içe kızar oğluna. Bir gece oğlu eve geldiğinde onunla sert konuşmaya başlar;
— Uşağum pu yaşuna celdun heç utanmıdan her gece, her gece penden para isteysun!.Para isteyiduğun yetmiyur cibi pir de pu paralaru sekis filumlerune harcaysun.Mesela pu geceyu ele alalum, neydu pu gece cittuğun filimun adu?
Çocuk
— Katliam Peşinde…
Temel:
— Ula! Ula!! İlk gez normal pir filume citmuşsuun!,
Ancak şüphelenmeye devam eder:
— Söyle pakalum uşağum!! Basroldegi oyunçu kimdur?
Çocuk:
— Katli! dedum ya paba...


Nereden Geldim!!


Adam Paris'te bir lokantaya girer, bir köşedeki masaya oturur. Gelen garsona siparişini verir:
- Kızarmış tavuk yanında da patates kızartması istiyorum. Ama mutlaka "Poulet de Brest" olsun, yoksa yemem. Onun için önce çiğ tavuğu getirin bir göreyim!
(*Poulet de Brest Fransa'da kaliteli bir label'dir.)
Garson şaşırır ama sesini de çıkartmaz; bir süre sonra tavuğu getirir. Adam küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarır ve koklar:
- Siz beni aptal yerine mi koyuyorsunuz! Bu Brest tavuğu değil. Bu Nanterre'den gelmiş...
Garson lahavle çekip mutfağa döner; biraz sonra yeni bir tavukla gelir. Adam yine küçük parmağını tavuğun kıçına sokup çıkarır, koklar:
- Bu da Brest tavuğu değil ki!! Bu Bordeaux yöresinde yetiştirilmiş...
Deyince, yan masaların birinde oturan adam derhal kalkıp yanına gelir, pantolonunu ve donunu sıyırıp kıçını adama döner:
- Sanırım bu gün çok şanslı günümdeyim bayım! Ben yetimhanede büyüdüm. Anamı babamı hiç tanımadım. Acaba?!! Bana da nereli olduğumu söyleyebilir misiniz?

Maskeli Balo!!

Bir bacağı tahta ve kafası kel olan adam maskeli bir baloya gitmek ister ve bir organizasyon şirketine telefon eder.
— Bana özürlerimi kapatacak bir kostüm yollayın!
Ertesi gün gelen kutunun içinde bir adet korsan elbisesi şapkası ve göz kapatma bandı vardır. İlişikte de bir not vardır.
“Bu elbise ile korsan olursunuz, Şapka ile keliniz gözükmez, korsanlarda tahta bacak olur zaten kimse özürlü olduğunuzu anlamaz.”

Adam telefon açar şirkete:
— Ben le dalga mı geçiyorsunuz! Başka elbise gönderin!

Gelen ikinci kutuda bir adet rahip elbisesi ve şapkası vardır.ilişikteki notta;
“Bu uzun rahip elbisesi tahta bacağınızı kapatır, şapkası da kelinize”·
Adam telefona sarılır:
— Siz benimle tasak mı geçiyorsunuz manyak mısınız? Başka bir şeyyy gönderin!!.
Ve bir kutu daha gelir ertesi gün...Adam kutuyu açar ve sadece bir kavanoz Elma Reçeli görür. İlişikteki notu okur...

“Bu elma reçelini kel kafanıza sürün, Tahta bacağınızı g..ünüze sokun.Böylece maskeli baloya ELMA ŞEKERI olarak gidersiniz!”


Delik Delin!!


Uçak fabrikasında hummalı bir şekilde yeni bir tasarım yapılmaktadır ve her şey mükemmel. İlk test uçuşu yapılır fakat uçağın kanatları gövdeyle bağlantı yerinden kopar. Tüm ekip enkazın başındayken, birisi: — Kanatla gövdenin birleştiği yerlere delik delin!
Yeniden hesaplamalar, iki yıllık çalışma, test uçuşu. Ancak sonuç ne yazık ki aynıdır. Kanatlar yok. Fabrikada enkazın başında toplananlardan ayrı acayip adamdan
aynı öneri:
— Delik delin kardeşim!.
Üçüncü denemenin de sonuçları aynı olunca proje sorumluları çaresiz acayip adamın dediğini uygularlar. Sonuç tam bir başarı. İnanılmaz bir sağlamlık. Bunun üzerine acayip adamı fabrika içinde bulurlar ve proje müdürünün önüne getirirler:
— Biz bu kadar profesör ve mühendis, bilim adamı çözemedik, sen çözdün bu sorunu; kimsin sen?
Adamcağız sıkılarak:
— Tuvalet temizleyicisiyim, şey.. kahrolası tuvalet kağıtları hiç bir zaman delikli yerlerinden kopmazlar da!




Elektroşok!!


Cennete kabul odasının kapısı çalınır, görevli melek kapıyı açar, içeri bir adam girer. Melek:
— Buyurun.. derken.
Adamın:
-- Efendim ben.., demesiyle kaybolması bir olur..
Aradan çok geçmez, kapı tekrar vurulur. Melek kalkar kapıyı açar, bakar ki aynı adam:
— Esasında şimdi... demesiyle ve yine kaybolur..
Bir iki dakika sonra yine kapı vurulur, yine aynı adam, daha ağzını açmadan kaybolunca, melek kızar:
— Yeter ama! Kardeşim dalga mı geçiyorsunuz benimle?..
Adam giderek uzaklaşan bir sesle:
— İnanın niyetim o değil efendim. Aşağıda beni hayata döndürmek için doktorun biri bana elektroşok yapıyor..!

Çikolata!!


Adam kumsalda yürürken ayağı bir şeye takılır, bir de bakar ki bir lamba.. Biraz da alaycı üslupla:
—Hah! Hahaha! Bu da içinden cin çıkan sihirli lambalardan olmasın?
Lambayı biraz ovalar vee... Etrafı birden dumanlar kaplar.Derken kocaman bir cin ortaya çıkar:
— Benden üç şey dileyebilirsin, dile bakalım!
Adam:
— Harika!! İlk olarak 1 milyar dolarım olsun istiyorum.
Cin parmaklarını şıklatmış ve kumsal baştan aşağı silme banknotlarla dolmuş... Adam gözlerine inanamaz ve ikinci dileğini söyler:
— Hawaii’de okyanusu gören lüks bir villa istiyorum.
Cin yine parmaklarını şıklatır ve adam birden elinde lambayla kendini Hawaii'de muhteşem bir evin önünde bulur.
Cin sorar:
— Evet, son dileğin nedir?
Adam düşünür düşünür ve:
— Kadınlar için dayanılmaz, karşı konulmaz olmak, istiyorum.
Cin yine parmaklarını şıklatır veeeee...
Adam bir kutu çikolataya dönüşür..


Temel Plajda..

Temel’in oğlu ağlaya ağlaya babasının yanına gelir:
— Pütün çocuklar babalarıyla plaja cideyi. Haçan sen niye peni cötirmeyisun pabacum?. Temel oğlunu plaja götürmeye karar verir. Ancak mayosu yok. Hemen karısından mayo dikmesini ister. Kadın ne bilsin mayo dikmeyi. Almış bir şeker çuvalını, güzelce kesip diker. Temel oğluyla plajda dolaşmaya başlar.
Çocuk etraftaki herkesin babasına bakıp bakıp güldüğünü görünce kendi kendine sorar;
-“Haçan niye herkes babama bakıp pis pis güliyi?”
Çocuk merakla babasının arkasına bir bakar! Ne görsün?
Arkada “Eskişehir Şeker Fabrikası” .

Bir de dönüp ön tarafa bakar; “Net 25 kilo”.

Mobilyacı Temel..


Temel’in çok büyük bir mobilya mağazası vardır. Bir gün bayi toplantısı için Rusya’ya gider. Otelin resepsiyonunda çok güzel Rus kızı ile tanışır. İkisi de birbirlerinin dilini bilmediklerinden Temel kalemi alır, bir taksi resmi çizer deftere. Kız gülümser, başını sallar. Bir taksi tutup şehri birlikte gezerler. Daha sonra Temel, bir restoran ve bir masa çizer deftere. Kız tekrar güler, başını sallar ve güzel bir restorana akşam yemeğine giderler, şampanya içip havyar yerler, dans ederler.
Vakit hayli geç olunca kız eline kalemi alır deftere 2 kişilik bir yatak çizer, gülümseyerek Temel’e verir. Temel afallar kalır. Sonra da kızı bırakıp oteline döner.
Temel, kendisinin mobilya işi yaptığını kızın nasıl anladığını hálá çözemez, düşünür durur..durur düşünür..

Fıkra Bu Ya!


Seksenlerinde bir amca her gün parka gider hafif bir yürüyüş yapar ve bir kanepeye
oturur gelen gideni seyreder ve günlerini böylece geçirirmiş.
Bir gün yine seksenlerinde bir teyze amcanın oturduğu kanepenin öbür ucuna oturmuş.
Havanın güzelliğinden falan bahsederken akşamı etmişler.
Amca teyzeyi evine, akşam yemeğine davet etmiş. Birlikte bir şeyler pişirip yemişler, yanında da biraz kırmızı şarap...
Amcam teyzeme dönmüş:
— Ne dersin ha! Yatağa gidelim mi?
İkisi de yılların dulu.

Teyzem:
— Neden olmasın!
Bir iki öpüşme falan derken iş çığırından çıkmış ve bir müddet sonra ikisi de mutlu ve yorgun uzanmışlar sırtüstü.
Amcam içinden söyleniyormuş sigarasını içerken:

— Tüh be, kız olduğunu bilseydim bu kadar zorlamazdım!
Teyzem de içinden diyormuş ki:
— Hay Allah, bu yaşta becerebileceğini bilseydim külotlu çorabımı çıkartırdım!.

Niye Polise?


Ünlü güftekâr ve tamburî Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da çok güzel endamlı, alımlı, çalımlı bir bayan yürüyormuş.
Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:
— Aman Ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların
omuzlara dökülüşü.
Kadın omzunun üzerinden arkasına şöyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli
sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
— Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak
her halde hayata bedeldir...'
Ve daha neler, ne dil dökmeler. ..
Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat Bey'e dönerek:
—Şimdi polise veririm! deyince,
Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu da yumuşatarak:
— Aman hanımefendi, ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise?

Mutluluk Değişkendir!!


Karı-koca çok kötü bir kaza geçirir. Kazada kadının yüzü tamamen yanar. Plastik cerrahlar deri nakliyle eşinin yüzünü eski durumuna getirebileceklerini söylerler ama ondan da deri alamayacaklarını belirtince, kocası deri vermeye gönüllü olur.
Fakat kocasından alınacak deri popo bölgesinden alınacaktır..Adam bu bilginin karısına söylenmemesini ister çünkü moralinin bu durumda bozulacağından çekinmektedir.
Ameliyat tamamlandıktan sonra kadın eskisinden de güzel görünür.Her gören bu muhteşem güzellik karşısında hayretini gizlemez.
Bir gün kadın kocası ile baş başa kaldığında;
—Hayatım çok teşekkür ederim. Benim bu halim senin sayende. Sana nasıl teşekkür etsem .....deyince kocası, eşinin sözünü tamamlamasını beklemez:
—Teşekküre gerek yok hayatım. Annen seni her öptüğünde ben gerekli mutluluğu duymaktayım zaten!!


Şerefe!! :))

Alkol alımına (içimine)bağlı bozukluklar, nedenleri ve çözümleri:

Belirti: Ayağınız ıslak ve soğuk.
Neden: Kadeh yanlış açıyla tutuluyor.
Çözüm: Kadehin ağzını yukarıya gelinceye kadar çevirin.
------------ --------- ---------
Belirti: Önünüzdeki duvarda avizeler var.
Neden: Zeminde yatıyorsunuz.
Çözüm: Vücudunuzu zemine 90° açı yapacak şekilde konumlandırın.
------------ --------- --------- --------- ----
Belirti: Zemin bulanık görünüyor.
Neden: Boş bir kadehe bakıyorsunuz.
Çözüm: Hemen kadehi sevdiğiniz bir içecekle doldurun.
------------ --------- --------- --------- -
Belirti: Zemin hareket ediyor.
Neden: Sürükleniyorsunuz.
Çözüm: En azından sizi nereye götürdüklerini sorun.
------------ --------- --------- --------- ---
Belirti: Ne zaman birisi konuşsa kulağınız yankı yapıyor.
Neden: Kulağınızı kadehe sokmuşsunuz.
Çözüm: Kendinizi maskara yapmayı bırakın!
------------ --------- --------- --------- ---
Belirti: Oda sallanıyor, herkes beyaz giyinmiş ve müzik sanki tekrar edip duruyor.
Neden: Ambulanstasınız.
Çözüm: Hareket etmeyin. Uzmanlar gereğini yapar.
------------ --------- --------- ----
Belirti: Babanız ve kardeşleriniz yabancı gibi bakıyor.
Neden: Yanlış evdesiniz.
Çözüm: Evinizin yolunu sorun.


Değişim...


Körfez Savaşı'ndan önceki yıllarda, Amerikalı bir bayan gazeteci, kadınlarla erkeklerin toplumdaki yeri hakkında bir yazı dizisi hazırlamak üzere Kuveyt'e gitmiş..
Gözlemleri sırasında ilk dikkatini çeken, kadınların kocalarının 5 adım gerisinden yürüdükleriymiş...
Yıllar sonra aynı gazeteci tekrar bir yazı dizisi için Kuveyt'e gittiğinde bu sefer bir de bakmış kadınlar önden gidiyor, kocaları 5 adım arkalarından geliyor...
Bu işe çok şaşırmış, hemen bir kadına yaklaşıp sormuş:
— Bu gördüğüm inanılmaz bir gelişme... peki ama bu değişikliğin nedeni nedir??"
Kuveytli kadın yanıt vermiş:
— Mayınlar…..

Müthiş!!


Aşk gemisinde, Temel ve Amerikalı John şezlonglara oturmuş, batan güneşi seyrediyor ve sohbet ediyorlardı.
Temel:
—Böyle bir gezi aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın, fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince oğlum Temel, bunca yıl eşek gibi çalıştın. Şimdi tatil zamanı dedim kendi kendime ve geziye çıktım.
John:
—Tesadüfe bak!! Benim de çok iyi iş yapan bir restoranım vardı. Bir kasırga, taş üstünde taş bırakmadı. Sigortadan paramı alınca, bu tatile karar verdim.
Uzun bir sessizlik oldu. Güneş ufukta kaybolurken, sessizliği Temel bozdu:
—Kasırgayı nasıl başlattın, Allah aşkına?


Kaynak


Kadın arabasını servisine götürür ve tamirci ustasına:
— Ne zaman arabama birini alsam bir süre sonra feci bir koku başlıyor. Ben yalnızken katiyyen olmuyor!
Tamirci:
— Tamam. Birlikte şöyle bir tur atalım, neymiş görelim bakalım.
Kadının yanına binmesiyle araba ok gibi fırlamış ve servisin karşısındaki 'Girilmez' yola dalmış.. Daracık yolda 120 km. hıza ulaşıp yandaki çöp bidonlarına çarparak bir yayayı son anda sıyırmış, karşıdan gelen arabaların bir sağından bir solundan son anda geçerek ana caddeye fırlayıp, sert bir dönüş yaparak duran kadın:
— Bakın. Yine o iğrenç koku!! Nereden kaynaklandığını anlayabildiniz mi?
Tamirci bembeyaz bir yüz ve titreyen bir ses tonuyla:
— Nasıl anlamam? Şu anda kaynağın tam üzerinde oturuyorum..!

Telafuzz!!

İstanbul Belediyesine şoför alınacakmış. Alınanlar arasında hiç Karadenizli’nin olmaması dikkat çekmiş. Yetkililere nedeni sorulunca:
— Bizim otobüsler kalabalık olur. "Sıkışın" diye bağırmak gerekir. Doğru söyleyen bir Karadeniz’li bulamadık.





ÖSS
Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı-tura atarak yanıtlar vermiş.İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kâğıdını verip salonu terk etmiş.Temel hala yazı tura atıyor...
Görevli gelip başına dikilmiş:
— Temel hepsini yazı tura attın, hala bitiremedin mi?
Temel:
— Hocam pir saat once piturdum. Şimdi da denetleyrum!



Penum


Parkta aynı bankta birlikte otururken Temel bir sigara yakar. Adam dumandan rahatsız olur. Döner Temel 'e:
— Kaç yıldır sigara içiyorsun?
— 30 yıl…?
Adam başlar nasihate:
— Bak 30 yılda sigaraya verdiğin parayı biriktirseydin şu karşıdaki lüks villa ve önünde duran son model araba senin olabilirdi.
Temel döner adama :
— Sen sigara içiy musun?
— Ben hiç sigara içmedim.
Temel yineler:
— Peçi şu villa ve lüks araba senin mu?
— Hayır!
Temel ekler:
— Fazla konuşma o zaman! Onlar penum...

İş Telefonu:))


Ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanır.
Baba :
— Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.
Anne :
— Aynen ben de... Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu.
Oğlan :
— Vallahi ben de.. Şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.
Kız :
— E benim de.. Şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki..
Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...
Hizmetçi :
— Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz..


Vahşi Amerika'da!!


Vahşi Amerika da bir konvoy yolculuk yaparken Kızılderililer konvoyun önünü keser ve herkesi esir alırlar. Reis:
— Herkesin altınlarını alın! diye bağırır.
Konvoydaki genç kızlar atlar:
— Bakın tamam, siz altınları istiyorsunuz ama biz genciz, yeniden toparlayabiliriz yaşlıları bırakın, bizim altınlarımızı alın!
Altınlar toplanır.. Reis tekrar bağırır:
— Tüm kadınların elbiselerini alın!
Genç kızlar yine ortaya çıkar:
— Biz genciz bizimkileri alın ama yaşlı kadınların elbiseleri üzerlerinde kalsın.
Tüm elbiseler toplanır..
Reis tekrar bağırır:
— Tüm kadınlara tecavüz edin!
Genç kızlar:
— Tamam her şeyimizle sizin elinizdeyiz, tecavüz de edin ama yaşlı kadınlara
ne olur dokunmayın! deyince, yaşlı kadınlardan biri dayanamaz:
— Kızlarrr! Orospuluğun âlemi yok! Herkes cezasını kendi çeksin, Aaaaaaa!!..


Boşanma Nedeni..


Karar verip hâkim karşısına çıkarlar. Bir yıldır hiç konuşmadığı eşinden ayrılmak isteyen kadına, hâkim sorar:
— Neden eşinle boşanmak istiyorsun?
Kadın;
— Bir yıldır eşimle hiç konuşamıyoruz.
Bir yıldır hiç konuşmadığı eşinden ayrılmak isteyen adama, hâkim sorar:
— Neden eşine bir yıldır tek bir söz bile söylemedin?
— Lafını kesmek istemedim, hâkim bey...

25 CENT!!


Vatandaşımız Amerika'ya gezmeye gider. Sokakta dolaşırken çok sıkışır. Koştura koştura umumi bir tuvalet bulur. Kendini bir an önce içeri atmak isterken, kapıdaki görevli önüne
geçer ve 25 cent ister.
Bizimki sıkışa sıkışa 25 sent’i verir içeri dalar. Zart zurt sesleri ile rahatlayıp, ihtiyacını giderirken yandan:
— Yavaş be adam! diye bir ses gelir..
Meğer yandaki de vatandaşıdır. İşini bitirip dışarı çıktıktan sonra yandakiyle karşılaşır ve lafı yapıştırır:
— Be adam!! 25 sent’e Mozart'ı mı dinleyeceğini sanıyordun?

Verdim..


Adam eve geldiğinde karısının kolunda çok pahalı altın bir saat görünce şok olur ve onu nereden aldığını sorar.
Kadın:
— Komşumuz Celal beyden aldım.
Adam:
— Sana bedavaya bu kadar pahalı saati nasıl verdi?
Kadın:
— Ne bedavası canım bende ona tam 6 saat verdim!






Balıklar taze mi?

Kumkapı’da bir balıkçı bağırıyor:
— Canlı balık, canlı balık...
Yaşlı bir teyze, yaklaşıp soruyor:
— Evladım balıklar taze mi?
— Canlı balık, canlı balık...
— Evladım balıklar taze mi?
— Teyze, canlı diyoruz ya işte!
— A evladım, ben de canlıyım ama taze miyim?



Arı Soktu!!


Adamın biri acıyla bağırarak, zıplayarak doktora gelir:
— Doktor, yardım edin. Yardım edin doktor.. Arı soktu!
— Merak etmeyin, ona iyi gelecek bir kremim var.
— Ama onu bulamam. Koca parkın kim bilir neresindedir?
— Yoook, anlamadınız. Arıya değil, onun soktuğu yere süreceğim kremi!
— Oh!! Parkta çınar ağacının dibinde oturuyordum.. Çok krem gider oraya!
— Ammaaann!! Salak mısınız siz? Vücudunuzun neresini soktu onu söyleyin!
— Parmağımı soktu, parmağımı!
— Hangisi?
— Ne bileyim ben? Bir yığın arı vardı parkta.. Hepsi de birbirine o kadar çok benziyordu ki!
Yıldırım Tuna’dan