İntikam!!


Tiyatro da fevkalâde gerilimli bir polisiye oynanmaktadır. İzleyicimiz de fena halde polisiye meraklısı, hatta hastası. Ama arka sıralarda çok kötü bir yerden izlemektedir oyunu. Ne yapsın? Dayanamıyor yer göstericiyi yanına çağırıyor;
—Arkadaşım buradan oyuncuların yüzünü bile göremiyorum. Bana önlerden bir yer ayarlarsan seni sevindiririm...
Yer gösterici adamı alıyor, önden ikinci sıraya oturtuyor. Bizimki de elini cebine atıyor, 500 yeni kuruşu çıkarıp adamın eline sıkıştırıyor.
Yer gösterici bir paraya bakıyor, bir bizimkine... Eğilip kulağına fısıldıyor:
— Katil uşak!

Kurtarmaz!!


II. Dünya Savaşında Almanların Moskova önlerine dayandığı kritik dönem, üstelik Rus ordusu da geri çekilmektedir.Askerin moralinin göçük, yenilginin kaçınılmazlığından muzdarip çırpınan Rus generali durumu kurtarmak için askerlerini toplar ve onların damarlarına seslenir;
— Yoldaşlarım!! Ölü olarak getirilen her Nazi için 10 ruble vereceğim!
Teşviği duyan askerler, dirilir, saldırır. Olan değişmeleri yerinde gözleyen Generalin gözlerinde, amacına ulaşmanın zevki, mutluluğu vardır.
Her çatışmada kimi 1, kimi 3 ceset getiriyor ve paralarını anında alıyor.. Bir ara Yahudi olan asker bir vagonu sürükleyerek getirir. Vagonun kapısını açar, içerisi ceset doludur. General bunu görünce şaşırır tabii.Askeri kenara çekerek :
—Asker, anlarsın ya bütçemiz zayıf, haydi ben sana ceset başı 7.50 ruble veriyim.
— Olmazz!!! Zaten bana geliş fiyatı 8.30 ruble!!

Vasiyet!!


Kayserili zengin ölüm döşeğindeymiş.Vasiyetim var diyerek oğullarını, kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş,
- E
vlatlarım, size son sözüm..Devlet çalgı siz çengi.. Ayak uydurmaya bakın..

YAVAŞ YÜRÜYORMUŞ
İşyerine geç gelen sekreter kıza arkadaşı sordu:
— Kızım nerede kaldın?
— N’olmuş?
— Patron, deminden beri seni sordu. Nasıl idare edeceğimi bilemedim. Kız, kayıtsız bir tavırla
— Eee ben ne yapayım canım! Beni takip eden o yakışıklı adam, o kadar yavaş yürüyordu ki!
NE İŞİ VARDUR ?
Temel Dursun’a bir gün;
Ula Tursun pütüün âlem şair oldi. Piz niye şiir yazmıyiz.
Temel hemen oturmuş bir şeyler karalamış:
Bolu Mengen Gerede/
Hamsi oynar derede/
Penim sevcilum nereye citmuş olabülur ki?/
Dursun bakmış;
— Olmadi!
—Neye olmadi daa?
—Ha uşağım, hamsinin terede ne işu var dur?

Vak Vak?

Çinde kalite ve standarttan sorumlu, özel sektör elemanı Türk Mühendisi, bir gün Pekin’de bir lokantaya gider. Garsonun getirdiği Çince menüye garip garip bakar. Gelen menüden bir şey anlamasa da bozuntuya vermez ve parmağını Çince bir yazının üzerine basarak garsona gösterir, ne geleceğini merakla beklemeye başlar.
Bir süre sonra garson bir tabak meyveyle
gelir. Adamımız garsona meyveyi kenara koymasını işaret ederek parmağıyla listedeki başka bir yeri gösterir.

Bu kez, bir dilim pasta gelir. Mühendisin karnı çok acıkmıştır. Parmak yöntemiyle güzel bir yemek seçemeyeceğini de anlar. Çevresindeki masalara bakar. Karşı masada bir Çinli et yemeği yemektedir. Mühendis, karşı masadaki adamın yediği yemeği gösterir ve garsona o yemekten getirmesini işaret eder.
Gelen et yemeğini büyük bir iştahla yemeye başlar. Birkaç lokmadan sonra, şimdiye dek bu tatta bir et yemeği yemediğini fark eder. Pekin ördeklerinin ününü duymuştur. Acaba bu yediği onun eti midir?
Merakını yenemez ve garsonu çağırır, eti gösterir ve kollarını kanat gibi yaparak, “Vak, vak!?” der.
Çinli garson soruyu anlamıştır. “Hayır” anlamında başını salladıktan sonra, doğru yanıtı verir:
“Hav, hav, hav!”


Kutlama!! Çocuklarımız ve Biz:))

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!!!


Eee..Bugün 23 Nisan Neşe Doluyor İnsan!! Bu gün Konu Çocuklarımızla
Biz
Taksim'de ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan adam, yanında
duran polisi göstererek;
— Sus!! Yoksa seni polise veririm!.
Yandaki polis bu duruma dellendi:
— Lan geri zekâlı! Biz adam mı yiyoruz da bize veriyon çocuğu?

Eller eteklerin altına varınca...
Geçtiğimiz günlerde Eminönü-Kadıköy vapurunda; çarşaflı genç bir kadının haşarı çocuğu, karşısında oturan etekli bir kadına dokunmaya, peşi sıra çocukluğundan mütevellit bulduğu müsemmayla, eteğin altını yoklamaya başlamış... Eteğinin altına hücum boruları çalınan orta yaşlı kadın, kara çarşaflı hemcinsine;
— Hanım hanım!! Şu çocuğuna biraz sahip çık, bak ne yapıyor!
Bunun üzerine çarşaflı kadında ayağa kalkıp nidalanmış;
— Kadın kadın!! Çocuk diye kızıyorsun değil mi, büyük biri okşasa çok hoşuna giderdi ama...

Söyle bakalım
Temelin oğlu okula başlamış.
Birinci günün sonunda temel oğluna sormuş.
—Söyle bakalım oğlum bugün ne öğrendin?
Oğlu da cevap vermiş.
— Pek bir şey öğrenemedik ki yarın yine gideceğiz!

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Değişim!!


Temel köy yolundan şehre giderken, karşıdan da köylüsü kendine doğru yaklaşmaktadır..
—Selamun Aleykum Temel!
— Aleykum selam hocam.
— Nasılsun iyi misun?
— İyiyum hocam, sen nasılsun?
— İyiyum hamdolsun, temel haçan saa bir şey diyecoğum
— Hayir dur? Puyir hocam!
— Temel, sen pi gün öleceksun. Sevduklerin, eşin, dostun seni gömecekler. Yeraltı dünyasınun pilunmeyen canluları senun pedeninu yiyecekler ve sen toprağa karışacaksun!. Sonra pi çiçek olup o toprakta yeşereceksun. İnekler, danalar celup seni yiyecekler ve cidup kuytu bir köşeye pisleyecekler.Ula pen de o pisliğe pakıp diyecegum ki,”yaaa temel, neyidun n´oldin?!”.
— Haçan pen de saa bir şey anlatacagum!
— Puyir temel.
— Pak, sen pi gün öleceksun. sevduklerin, eşin, dostun seni gömecekler. Yeraltu dünyasınun pilunmeyen canlularu senun pedeninu yiyecekler ve sen toprağa karışacaksun. Sonra pi çiçek olup o toprakta yeşereceksun. İnekler, danalar celup seni yiyecekler ve cidup kuytu bir köşeye pisleyecekler. Pen de o pisluğe pakup diyeceğum ki, “Yaaa hocam, hiç değişmemişsun!!”

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Helak Etmek


Uluslararası Din Adamları toplantısı Avrupa da bir başkentin banliyösündeki bir otelde yapılmaktadır. Toplantıya katılan papaz, imam ve bir haham dost olmuşlar. Öğle yemeği
arasında, otelin yakınındaki bir parkta bulunan göle giderek kayıkla dolaşırlar. Gölün ortalarında bir yerde haham özür dileyerek;
— Çok affedersiniz, Tel Aviv'e acele bir telefon etmem gerek, hemen dönerim, der. Eteklerini toplar ve gölün üzerinde zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya çıkıp otele gider. Gerçekten de kısa bir süre sonra gölün üstünde zıplaya zıplaya yürüyerek kayığa biner ve göl turlarına devam ederler. Bizim imam bu işe çok şaşırır;
— Allah Allah, adamdaki iman gücüne bak yahu! diye derin derin düşünür.
Bir süre sonra papaz da izin ister;
— Çok affedersiniz, ilacımı almam gerek, hemen dönerim, der.
O da eteklerini toplar ve gölün üzerinde zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya çıkıp otele gider. Olan bitene bizim imam çok duygulanır.
— Mutlaka benim de yapmam gerek, yoksa Müslümanlığa gölge düşürürüm, diye papazın dönüşünü bekler.Papaz kısa bir süre sonra, yine gölün üstünde zıplaya zıplaya yürüyerek kayığa biner ve göl turlarına devam ederler.Gölün ortasına gelince bizim imam aşırı heyecanla hazırladığı bahaneyi unutup;
— Çok affedersiniz, gidip tespihimin imamesini yağlamam gerek, deyip uzun bir besmele çeker, atar kendini göle. Tabii doğru suyun dibine gider. Papazla haham imamı sudan çıkarıp, kayığa bindirir. İmam bu işe çok şaşırmıştır.
— Yüce Allahım, bu kefereleri suyun üstünde yürüttün, beni dibe batırdın, olmaz böyle şey. Yüzümü ak çıkar yarabbi!!, diyerek uzuuun bir besmele çeker ve tekrar atar kendini göle. Ve yine gluk gluk deyip dibi boylar. Tekrar gölden çıkarırken haham, papaza;
— Peder, lütfen imam efendiye taşların yerini gösterin, yoksa adamcağız kendini helak edecek!!

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Gibidur da!!

Yapacak!!

Bir gün Moiz’e Maliyeden bir yazı gelir. Yazıda, “Şu şu seneye ait defterlerinizi, şu tarihte kontrol için getirmeniz rica olunur”.
Moiz başlar kara kara düşünmeye “acaba randevuya nasıl gitsem? İyi mi giyineyim yoksa kötümü?.” diye. Başlar herkese sormaya, bazısı der “iyi giyin,nüfuslu görünürsün” bazısı da “Olur mu Moiz!! Çok para kazanıyorsun zannederler, kötü giyin!”
Sonunda Moiz’in uykuları kaçar, Hahambaşına sormaya karar verir ve sabah erkenden Hahamın kapısına gider. Kapıda genç bir dul bayanda vardır, oda beklemektedir. Derken Haham gelir ve önce kadını kabul eder, o çıkınca da Moiz girer.Başlar anlatmaya ..Haham onu dinler ve düşüncelerini sonunda açıklar:
— Moiz yavrum! Senin işinde demin yanımdan çıkan bayanın işine benzior. Ona da akşam görücü gelecekmiş, oda soruor dar ve kısa etek mi giysem, yoksa uzun mu diye..
— Peki, siz ne dediniz ona?
— Kızım ne giyeceksen giy! Adam seni kafaya koymuş.Yapacak!!!



Gel de gülme!..:))))))))))


Kadıköy Kaymakamı 'Vajina Monologları' isimli oyunun gösterimine izin vermemiş.
Kaymakam 'Oyunun ismini telaffuz etmeye
bile utanıyorum.' demiş.
Oyunun yönetmeni buna karşılık:
'Vajina tıbbi bir isim, utanacak bir şey yok, o asıl kaymakam sözcüğüyle uğraşsın' demiş...



Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Neden?


Sabah oğlunun odasına giren anne;
— Haydi oğlum, uyan artık! Okuluna geç kalıyorsun!
Yarı açıkgözlerle annesine bakan oğlu, uykulu bir sesle;
— Öf yaa anne!! Bugün okula gitmek istemiyorum!
Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı:
— Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana..
Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesine;
— Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyor, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyor, ikiii... Anne bu iki ciddi nedenim yeter mi?
Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı;
— Bunlar okula gitmemen için neden olamaz ki!. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan!...
Bu kez oğlan yatakta genleşir ve annesine;
— Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?
Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı sinirli bir şekilde hızla çeker:
— Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen o okulun müdürüsün, oğlum!!

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Kösele..

Adamın canı biftek çeker, lokantaya gider. Garson gelince:
— Bana, bir biftek delikanlı!.
Garson çok geçmez biftekle geri döner. Adam bir bifteğe bakar,bir garsona. Yenilecek gibi değildir. Hiç bozuntuya vermeden konuşur:
— Bizim meslekte buna kaliteli mal derler delikanlı.
— Yaa? Kasap mısınız efendim?
— Hayır. Kösele Tüccarıyım.







Kayserili ile Çorumlu
Kayserili ile Çorumlu, bir deniz seferinde gemileri battığından ıssız bir adaya düşer. Aradan bir süre geçer, yaşamlarını burada sürdürürlerken, kıyıda bir şişe bulurlar. Şişeyi açtıklarında her zamanki gibi içinden bir cin çıkar;
—Ben bu şişenin ciniyim, sizin bir dileğinizi kabul etmek için geldim. Evet, dilekleriniz nedir?
İlk önce Çorumlu atılır:
—Beni çok zengin yaparak evime götür.
Cin elini şıklatır. Çorumlunun dileği yerine gelir.
Cin dileği için Kayseriliye döner.
Kayserili;
—Versene o Çorumlunun adresini!!.



Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Kuş Beyinli..




Fadime kumar oynuyor, temel de arada sırada gidip soruyormuş:
—Nasıl gidiyor kanaryam?
—Kaybediyorum.
Bir süre sonra yine:
—Nasıl gidiyor güvercinim?
—Kaybediyorum
Bu konuşma bülbülüm, serçem, diye sürünce Cemal dayanamaz sorar:
—Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?
Temel Cemal’e yaklaşarak fısıldamış;
—Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!




Tabanca
Genç yazar, ilk oyununu tiyatro yöneticisine baştan sona okuduktan sonra sorar:
— Nasıl buldunuz oyunumu?
— İyi, yalnız sonunda küçük bir değişiklik yapsanız iyi olur. Oyunun baş kişisi zehirle değil, tabancayla ölmeli.
— Bu önemsiz bir ayrıntı ama!...
— Olur mu? Bence önemli.!! Tabanca sesi, uyuyan seyircileri uyandıracaktır.

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Pantolonun Arkası!!!



Türk Havayolları İstanbul-Wien seferini yapan uçakta inişe doğru pilot anons eder:
—Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına iniş yapacağız, hava parçalı-bulutlu 15 dereceee... Aman Allahım!!...
Ve anons o anda kesilir.
Bütün yolcular panik halindedir. Ortalık çalkalanır. Bu bir kaç dakika yolcular için sanki yıllar kadar uzun sürmüştür,pilotun sesi yeniden duyulur;
— Sayın yolcularımız, kusura bakmayın hostes yanlışlıkla üstüme bir fincan sıcak kahve döktü, canım çok yandı, pantolonun ön kısmını bir görseniz!
Arka sıralarda oturan bir yolcu bağırarak:
— O da bir şey mi, sen bizim pantolonların arka kısmını bir görsen.


Evlenecektiniz
Patron sekreterine:
— Hafta sonundaki tüm randevularım iptal edildi mi kızım?
— Ettim, beyefendi. En çok da Leman Hanım üzüldü. Cumartesi günü onunla evlenecektiniz ya..

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Önde))


18 delikli, çok büyük bir golf kulübünde oyuncumuz, kaçıncı delikte olduğunu şaşırır..Az ilerde, oyuna kendinden önde başlayan kadın oyuncuya yanaşır;
— Şeyy. Kaçıncı delikte oynadığımı şaşırdım da.
— Ben 7'nci delikte oynuyorum, siz benden bir delik geride başladığınıza göre, 6'da olmalısınız bayım!.
Adam teşekkür eder, oyununa geri döner. Bir süre sonra, yine kaçıncı delikte kaldığını şaşırır. Aynı bayana koşar.
— Ben 14'üncü delikteyim, sizde benden bir delik geridesiniz yani 13'tesiniz bayım!
Sonunda oyununu bitiren adam, kulübün barında kendine yardımcı olan kadını görür ve yanındaki boş olan tabureye oturur;
—Tekrar teşekkürler! Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Laf lafı, laf kapıyı açarken, adam kadına;
— Mesleğinizi sorabilir miyim?
— Satış şefiyim.
— Aaa. Çok ilginç, ben de satış şefiyim, ne sattığınızı merak ettim doğrusu?
Kadın, yeni tanıştığı adama gülümseyerek;
— Orkit! der.
Bunun üzerine adam başlar gülmeye..Tabureden düşer yerde tepinerek sürdürür. Olanlara bir anlam veremeyen kadın, birazda öfkeli;
— Bayım!! Komik olan ne?
— Yo yo!!. Bu nasıl olur? İşimde de öndesiniz!
— Nasıl?
— Tuvalet kâğıdı satıyorum da!!.

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

Temelse..


KEÇİ UÇAR MI?
Temel ile Dursun karanlık bir tepe üstünde bir şey görürler.
Temel;
— Pence bu bir Keçi!
Dursun ise
— Pence bu olsa olsa Kartaldır!
Keçiydi Kartaldı bir tartışmaya girerler..Sonra da o tepeye çıkarak havyanı görmeye giderler. Tam yaklaşırken o hayvan uçarak
kaybolur.
Bunun üzerine Dursun;
— Ula Temel! pen saa temetum mi kartal dır diye!.
Temel şaşkın bir ifadeyle;
— Ula ömrimde ilk defa uçan bir keçi cöriyrum da!

KARISINI HATIRLATMIŞ
Fransa'dan dönen Temel’e, Dursun soruyor;
—Müzeye cittin mu?
—Cittum...
—Leonardo’nun Mona Lisa'sını cördün mü?
—Cordüm...
—Peçi, saa neyi hatırlattu?
—Fadime’nun söylediklerime inanmadığı halini...

KAHVALTI
Küçük temel annesine sorar,
— Anne hepimiz laz miyuz?
— Ööle
— Dedem de laz miydu?
— Lazidi.
— Onun bubasi?
— Hepçisi lazidi.
— Öyle te olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum da!.

KAÇ ÇEŞİTMİŞ
Temel'e sormuşlar?
— Kaç çeşit insan vardır?
Temel:
— Üç çeşittur da!! Bunlardan ilki sayı saymayi pilenler, ikincisu sayı saymayu pilemeyenler dur da!.

Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı

47. Yaş :))

Adamın biri yaşlı görünmekten şikâyetçidir. 47. yaş gününde yüz gençleştirme ameliyatı olmaya karar verir. Ameliyat olur.Yeni ve genç yüzü ile çok mutludur. Evine dönerken gazete alır ve sorar;
— Beni kaç yaşında tahmin edersiniz?
Gazete satıcısı;
— Mmmm. Bilmiyorum ama 32 olabilir.
Adam çok mutlu olur ve
- 47 yaşındayım!!
Daha sonra McDonalds’a gider, hamburger ısmarlar ve kasadaki kıza aynı soruyu sorar,
Kız:
— İnanın en fazla 29 gösteriyorsunuz.
Adam havalara girer göğsünü gerer ve
— Hayır, ben 47 yaşındayım!
Adam bu defa otobüse biner. Otobüste yaşlı bir bayanın yanına oturur ve sorar;
— Affedersiniz hanımefendi, beni kaç yaşında tahmin edersiniz?
Yaşlı kadın düşünceli bir şekilde adamın suratına bakar;
— Oğlum ben 85 yaşındayım ve artık iyi göremiyorum. Ama ben genç iken erkeklerin yaşını bilmek için şu yöntemi geliştirmiştim. Elimi erkeklerin kilotunun içine sokar ve “şey”lerini tutar ve yaşlarını tam olarak söylerdim.
Adam bir ara duraklar, düşünür, “otobüste nasıl olsa bizden başka kimse yok” ve
— İyi tamam, sizin yönteminizle bir bakın.
Yaşlı kadın sokar elini adamın kilotunun içine ve tam 5 dakika sonra çıkarır;
— Siz tam 47 yaşındasınız.
Adam şaşkın bir şekilde;
— İnanılır gibi değil! Ama doğru.. Lütfen söyleyin bana!! Bunu nasıl bildiniz?
Yaşlı kadın;
— Ben McDonalds‘ta sizin hemen arkanızda duruyordum! J)


Birleşmiş milletler yardım kampanyası çağrı