Kafayı kullanmak..


İki yaşlı bayan, iki eski arkadaş, öğle yemeğinde oturmuş eşlerini çekiştirmektedir.
Birincisi:
- John’u bir türlü tırnak yeme alışkanlığından vazgeçiremiyorum!! Hem onun bu alışkanlığına çok sinirleniyorum, hem de onu bu huyundan vazgeçiremediğim için kendime çok kızıyorum!!
Gülmeye başlayan ikinci bayan:
- Fred de aynı şeyi yapıyordu ama sonunda kafamı kullanıp vazgeçirdim onu bu alışkanlığından…….
Birinci bayan birden heyecanlanır:
- Nasıl başardın bunu?
Kafasını kullanan bayan:
- Hiç zorluk çekmedim ki!! Yaptığım tek şey takma dişlerini saklamak oldu!!

Nasıl Geçineceksin?


Bir aile davetinde, erkekler ve kadınlar ayrı ayrı gruplar halinde sohbet etmektedir.Sohbetin iyice koyulaştığı sırada, erkeklerden biri, birazda yüksek sesle;
- Ah ulan ahh!!! Şu anda Patagonya'da olmak vardı!!
Sesi duyan arkadaşları dayanamaz nedenini sorarlar...
O da:
- Hiç sorma arkadaş!! Patagonya'da 1 erkeğe 10 kadın düşüyormuş...Üstelik kadınlarla beraber olduğun zaman, her defasında sana 100 dolar vermekteler.. Ah ulan ahh..Şu anda Patagonya'da olmak vardı...
O ana kadar konuşmaları sessizce dinleyen eşi lafa girer;
- Kocacığım sana bir soru sorabilir miyim?
- Tabii hayatım... Bir değil iki soru dahi sorabilirsin... Neyi merak etmiştin acaba? Genç kadın olabildiğince sakin;
- Şunu merak ettim. Acaba sen şu Patagonya'da 200 dolara koskoca bir ay boyunca nasıl geçineceksin?

Ne Biçim!!!


Temel, seyahate çıkar. Uzun süre evinden ayrı; o kent senin, bu kent benim gezer.
Bir akşam.küçük bir otele gelir. Odasına yerleşir ve resepsiyonun numarasını
çevirir. Karşı taraftaki telefonu otelin sahibi açar.
Temel gayet rahat bakkaldan ekmek ister gibi:
- Bana bir fahişe bulup cönderun! der ve telefonu kapatır.
Otelin sahibi çok şaşırır. Yanında duran karısına döner:
- Demin gelen müşteri kadın istiyor...!!?!!
Otel sahibinin karısı öfkeden deliye döner:
- Terbiyesiz!! Densiz adam!! Ne zannediyor bizim oteli!!. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver!!
Otel sahibinin, müşteriye ağzının payını verme fikri pek sıcak gelmez:
- Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..
Kadın eşinin bu yanıtına daha da sinirlenir:
- Sen gitmezsen, ben gider söylerim!!
Ve hışımla merdivenlere yönelip Temel'in ağzının payını vermeye odasına giderken, kocası aşağıda beklemeyi yeğler.. Yukarda patırtı, gürültü derken... Onbeş, yirmi dakika sonra Temel aşağıya iner. Üstü başı yırtık yüzü tırmıklı... Soluğu otelcinin yanında alır ve ona güzelce çemkirir:
- Ula ne piçum gadun condermişsun !!. İstemeyrum deeyi tutturdu. Lakin pecerene kader anam ağlamuştur da!!

Neye Niyet!!


Yaşlı adam ölüm döşeğindeydi. Artik son dakikalarını yaşıyordu... O da ne!! Hasta yatağında yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu aldı, en sevdiği çikolatalı kurabiyelerin kokusuydu...
Birden gözleri aralandı, kendini ayağa kalkacak kadar güçlü hissetti...
İnanılır gibi değildi kurabiyelerin kokusu.. Her an öleceği beklenen adam ayağa kalkmıştı.
Duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü...
Basamakları ağır ağır inerken sanki mutfağa değil yaşama yeniden yaklaşıyor gibi heyecanlıydı. . Sonunda mutfak kapısına kadar geldi... İşte masanın üzerindeki tepside onlarca çikolatalı kurabiye, tam karşısında duruyordu...
Son gücüyle masaya yaklaştı, o kurabiyelerden bir tane ağzına atabilse sanki ömrüne ömür katılacaktı. .. Bir tane almak için elini uzattı...
Ama birden karısı yetişti ve eline vurdu:
- Çek elini bakayım!! Onlar cenaze için...

Usta - Çırak


Yaşlı doktor kasabayı terk etmeden önce yerine gelen genç meslektaşına
hastalarını tanıtır.. Girdikleri evde emektar doktor kadına sorar:
- Şikâyetin var mı?
Kadın:
-Karnim ağrıyor doktor bey!
Doktor:
- Fazla meyve yiyorsun, ondandır..
Dışarı çıktıklarında genç doktor:
-Hastayı kontrol etmeden nasıl da bildiniz?
Emektar doktor gülümser:
-Çaktırmadan gözlüğümü yere düşürdüm. Yatağın altı meyve kabuklarıyla doluydu!
Bir sonraki evde hasta şikayetini anlatır;
-Doktor bey, kendimi çok halsiz hissediyorum.
Genç doktor hemen atılır;
-Kilise faaliyetleriniz sizi çok yoruyor,ara verin!!
Dışarı çıktıklarında yaşlı doktor;
-Söyle bakalım genç meslektaşım, nasıl anladın?
-Eğilip yatağın altına baktım.Kilisenin papazı oradaydı!..