Döv-dürt(me)!!

Türk, Kürt ve kıyafetinden papaz olduğu anlaşılan Ermeni üç Anadolu insanı, sıcak bir yaz günü seyahat ederken yanlarındaki suları biter. Bakınırlar, çevrede bir damla su yok ama vakit bağ zamanı, altın gibi sararmış üzümler yol kenarında ve kendilerine adeta el sallayıp, göz kırpmaktadır, bağı tarayan, arayan gözler, sahibini bulamayınca, dayanamaz dalarlar içeri:
— Aman canım!! Kaç paraysa veririz! İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın!!Göremedikleri bağın sahibi, üzüm yiyenlerin üzerine gelir. Fena bozulur lakin üç kişiyle de başa çıkamayacağını bilir. Bakar kıyafetlerine, biri Ermeni hem de papaz, konuşmalarından,giysilerinden diğerlerini de hemen anlar. Döner Ermeni’ye:
— Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt’tür ama din kardeşimdir. Sana ne oluyor? Nasıl yersin benim üzümleri be adam!!
Derken papazı bir güzel döver. Bağ sahibinin söylediklerinden hoşlanan Türk ve Kürt olan-bitenlere seyirci kalır, hatta keyflenirler..Papaz da kıpırdayacak hal bırakmayan bağ sahibi biraz sonra Kürt’e döner:
— Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun be adam! Haydi bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, Çünkü o Türk, kardeşim, ama sana ne oluyor?!! der ve bir güzel onu da döver, yere serer. Bu durum da Türk’ün hoşuna gider, keyfi katlanır. Biraz sonra soluklanıp dinlenen bağ sahibi bu kez Türk’e döner:
— Tamam anladık!! Kardeşimsin, Türk'sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?” der veTürk’e de başlar vurmaya.. Yediği yumruklarla imanı gevreyen, yere yuvarlanan Türk; Kürt’e döner ve acıyla bağırır:
— Biz! Papazı dövdürmeyecektik!!