Lazmisun?


Temel hışımla içeri.girer:
- Haçan bana Kara Lahana ver!
Adam şaşırır:
- Sen laz mısın?
Temel kızar:
- Sen şimdi ba.. gurbağa pacağı istesem sen Fransız mısın diye mi soracaysun?
- Ula pizza istesem İtalyan mıyum diye soracay misun?
Adam sakin:
- Yooooo...
Temel önceki dediklerini zekice bulur, sürdürür:
- Sosisli istesem Alman misun diyeceydun?
- Taco istesem Meksikalı misun diye soracayisun?
Adam güler:
- Hayır!
Temel gaz pedalından ayağını çekmez:
- Danimarka salamı istesem Danimarkalı mı diyeceysun?
- Suşi var mı diye sorsam Japon misun diye soracaymisun?
Adam artık sıkılır:
- Yok yahu niye sorayım ki?
Temel bağırır:
- Peçi hayvan herif, niye kara lahana isteyrum diye Laz misun
diye sorasun o zaman?
Adam sakince yanıtlar:
-Beyefendi, burası Teknosa!

Vermemişti..


Kadın yatakta sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar ve yerinden fırlar:
- Çabuk! Karşıya geç ve bir heykel gibi davran!! diyerek adamın her yerine bebe yağı sürerken bir taraftan da bebe pudrası serper:
- Sakın kımıldama ve bir heykelmişsin gibi davran! der.
Kocası odaya gelir ve fazlalığı işaret ederek:
- Bu nedir hayatım?
- O mu? Sadece bir heykel tatlım!. Smith' ler yatak odaları için bir tane almışlardı. Çok beğendim bizim için de bunu ısmarladım.
Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz ve daha sonra yatarlar. Gece yarısı adam kalkar ve doğruca mutfağa gider. Elinde bir sandviç ve bir kutu bira ile geri döner ve heykel gibi duran adama dönüp:
- Al bakalım, bir şeyler ye!! Ben 3 gün boyunca Smith'lerde salak gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti!

Denetim..


Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:
- Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!!
Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder. Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..Dayanamaz:
- Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!! diyerek anlaşmayı bozar.
Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Baş üstüne” diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:
- Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?
Manifaturacı hazırola geçip:
- Albayım, ben de emekli başçavuşum

Aynı..


Bunalım takılan rahip sonunda ruh doktoruna gitti. Doktor, uzun uzun dinledi ve tedaviyi açıkladı:
- Sayın peder!! Birkaç gün için üzerinden bu elbiseleri çıkar.. Alelade insanlar gibi giyin. Büyük bir şehre git. Keyfince yaşa!!..
Rahip atladı gitti Londra'ya.. Güzel yemekler yedi, güzel filmler, müzikaller izledi.
Sonunda bir gece bir topless bara uğradı.. Masasına bikinisinin sadece altı olan harika bir sarışın geldi:
- Hoş geldiniz!! Ne içersiniz peder?
Rahip panikledi, telaş içinde:
- Aaaaa!! Olamaz!! Nereden anladınız?
Garson kız:
- Bakın, ben Rahibe Teresa.. Benim doktorum da aynı!!.

Ekonomi Böyle Bir şey..


Mevsim yaz, aylardan Ağustos ayı... Riviera kıyısında küçük bir kasaba, kasabada yaz sezonu. Ancak yağmur yağıyor yani kasaba bomboş. Herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar.
Şans eseri bir otele, zengin bir Rus geliyor ve resepsiyona 100 $ bırakıp, odaya bakmaya çıkıyor. *Otel sahibi parayı hemen alıp, et marketine olan borcunu ödüyor.

*Market sahibi 100$ kaparak, hemen toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor.
*Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren son defa birlikte olduğu fahişeye götürüyor.
*Fahişe parayı alıp aynı otele giderek oraya olan borcunu ödüyor....
Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100$ parasını alarak kasabayı terk ediyor. Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor.. Fakat tüm kasaba borçlarından kurtuluyor ve geleceğe ümitle bakıyor!!


Bakalım!!


Kadın alışveriş için şehre iner. İlk girdiği dükkânda harika ayakkabılar, ikincide de nefis bir elbise..Üçüncü dükkânda ise her şey 5 dolardır. Gözlerine inanamaz, birden cep telefonu çalar.. Hattaki kadın doktor:
- Kocanız feci bir trafik kazası geçirdi, durumu kritik, yoğun bakıma kaldırıldı.
- Kocama çarşıda olduğumu iletir misiniz, bir an önce orada olacağım! der ve telefonu kapatır. Ancak devamında yaşamının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark eder ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girer. Birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlar. Hesap verirken birden kocasını anımsar..
Suçluluk duygusu ile hastaneye koşar. Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sorar. Bayan doktor, kadının elindeki paketlere bakar ve bağırır:
- Buraya hemen gelmek yerine alışverişe devam ettin değil mi? Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın! Adam burada yoğun bakımda, sen mağaza mağaza… Oh!! İyi be! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan.. !
Kadın son derece üzgün, başını önüne eğer. Bayan doktor, onun bu haline uzun uzun bakar sonra da kıkırdamaya başlar:
- Şaka yapıyorum kıııız şakaaaa..Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de neler aldın görelim..!


Bedava..


Yaşlı çiftçi için o yıl çok kötü geçmiş....Ektiği tüm mısırlar perişan, buğday deseniz öyle, elinde satıp geçinebilme ümidini sürdürebileceği tek armut kalmıştır.
Doldurur armutları sepete, tutar şehrin yolunu.. Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalar. Kapıyı; tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açar, seksi bir ses tonuyla:
- Evet tatlım..Senin için ne yapabilirim?
Şaşkınlığından zor kurtulan yaşlı çiftçi:
- Satılık çok güzel armutlarım var hanım!!
Adamın heyecanlandığını fark eden afet oyununu sürdürür, sabahlığın üst kısmını açar:
- Armutların bu kadar iri ve sert mi?.
Çiftçi inleyerek:
- Ahh.. Evet..Gerçekten çok güzeller!
Sabahlığın kuşağınıi tamamen açıp tüm vücudunu gösteren fıstık:
- Bu kadar iştah açıcı mı armutların?
Yaşlı çiftçi başlar ağlamaya..Bu kez şaşkınlık fıstığa geçer:
- Neden o gözyaşları bir tanem?
Hıçkırık arasında
- Bayan!! Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, şimdide o........nun teki armutları bedava alacak.. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?