29 Nisan

Bu gün 29 Nisan Dünya Açlıkla ve Yoksullukla Mücadele konusunda yazı yazmam gerekiyordu..Bir türlü zamanım olmadı..Gelişigüzel bir yazı yazmakta istemiyorum..
Bu konuda görebildiğim kadar sağolsun,
Sihirli Yazılar blogcu arkadaşım, gazeteci olma kimliği ile; ciddi, açıklayıcı bir yazı hazırlamış.. Kendisine buradan ayrıca çok teşekkür ederken bu çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum..


http://www.bloggersunite.org/event/unite-for-hunger-and-hope

LÖSEV


Bir çoğumuzun çocuğu var, en ufak hastalıklarında ne yapacağımızı şaşırıp üzerine titrediğimiz çocuklarımız... Maalesef bazı anneler için durum biraz daha zor. Hem çocuğu hem aileyi yoran, tedavisi olan ancak uzun süren, maddi imkanınız yoksa içinden çıkılmaz bir hal alan bir hastalık.LÖSEMİ... Yine de Türkiye'de çıkarılan bir çok engele karşın gönüllü olarak bu çocuklar adına çalışan insanlarımız var. Tamamen gönüllülerin çabasıyla çalışmalarını yürüten LÖSEV var.O çocuklara maddi,tıbbi ve manevi destek sağlarken ailelerini de göz ardı etmeyen,o annelere sanat öğretip iş imkanı yaratan bir vakıf. ISPANAK'sa yavrusu bu şekilde sağlığa kavuşmuş olan annelerin el emeği ürünlerinin satılıp gelirinin yine bu amaçla kullanıldığı çok güzel bir mağaza. Ankara'da UĞUR MUMCU'NUN SOKAĞI NO:59 GOP adresinde,internette http://www.ispanak.com.tr/ de , büyük alışveriş merkezlerinin standlarında ve MUDO Mağazalarında..... Benim sizlere ricam en azından internetten ziyaretinizi yapıp o çok güzel ürünlere bir göz atmanız. Hepimiz birbirimize mektuplar yazıp hediyeler gönderiyoruz. Belki buradan hoşunuza giden bir hediyeyi blog arkadaşınıza gönderebilirsiniz. Kızınıza bu güzel bebeklerden ve hatta oğlunuza taraftar bebeklerden alabilirsiniz.Yakınınızdaki insanlara da bunu duyurabilirsiniz. Blogunuzda bir postla daha çok kişinin haberdar olmasını sağlayabilirsiniz. Bunun dışında Ankara,İstanbul ve İzmir'de oturanlar vakıf bürolarına uğrayıp gönüllü olarak çeşitli faaliyetlerde de bulunabilir. Bağış yapmak isteyenler için de sms ten ücretsiz havaleye kadar çok fazla alternatif var. LÖSEV i ziyaret edip hepsini öğrenebilirsiniz.Ne dersiniz??? Bu konuda daha farklı fikirler de ekleyerek desteğinizi göstermeye var mısınız??? Bana e-mail atarak ta fikirlerinizi paylaşabilirsiniz. Ayrıca maddi ya da manevi olarak verdiğiniz desteğinizi sayfanızda yayınlarsanız ben de sayfamda ISPANAKLI BLOGLAR olarak gururla yayınlarım.. Hepinize şimdiden teşekkürler ve güzel günler..... sihirlioklava

Tebessüm

Cinsirenk
Battaniyeleri bacaklarına örtülü iki bebek otururken, biri diğerine:
- Sen erkek bebek misin, kız bebek mi?
Öteki;
- Bilmiyorum, nasıl anlarız ki?
Diğeri;
- Ben biliyorum akıllım! diyerek ötekinin battaniyesinin altına kafasını sokuvermiş 2-3 saniye sonra kafasını dışarı çıkarmış ve gülümsemiş.
- Sen kız bebeksin, bende erkek!!
- Hadi yaaa!! Nereden anladın?
-Çok kolay akıllım senin patiklerin pembe benimkiler mavi!!

Getirin!!
Bilim adamları 3 fare üstünde 3 ülkenin içkilerinin etkisini test ediyorlarmış.
Fransız içkisini içen fare küt düşmüş.
İngiliz içkisini içen fare de küt diye düşmüş.
En son fareye Türk rakısı içirmişler, fare biraz sallandıktan sonra haykırmış:
- Heyyytttt getirin lan kediyiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.....................:)

Bırak..
Hoca, namaz kılarken camiye hırsız girer. Nasıl olsa namazdayken bir şey yapamaz diye düşünür. Hırsızın cüzdanını aldığını hissedince başlar söze:
- Kule uzu bi rabbi felak arkamdaki yalak! Cüzdanımı bırak! Yoksa yersin dayak!

Bu Yaz..
Fizik sınavında sorulan soruları bilmeyen Erol, boş kâğıt vermenin öğretmene hakaret olduğunu düşünerek şu dörtlüğü yazar ve öğretmene teslim eder:
Yürü boş kağıdım yürü!!
Hocanın yanına varda gel!!
İki zayıfım var idi,
Üç oldu mu, sorda gel!!
Dörtlüğü okuyan öğretmen:
Şiirin güzel şiiir,
Böyle şiir yine yaz!!
Bu kafa sende iken,
Ayrılmayız biz bu yaz!!


Bu da Kaz:))
Genç köy delikanlısını evlendirip askere yollamışlar. Bir yanda hasret, diğer yanda merak..
Eşinin hamile olup olmadığını bilmek ister. Ancak o tarihlerde eşine mektup yazması ayıplanacağından düşünür: “babama mektup yazınca merakımı bir şekilde sorarım” diye..
Sonunda babasına yazdığı mektupta, anama selam eder ellerinden öperim. Muhtara selam, ebeme selam, köy ahalisine selam. Beni soracak olursanız iyiyim, hasretle ellerinizden öperim. Diye mektubu tamamlar, altada şu dörtlüğü ihmal etmez:
Yürü güzel mektubum yürü!!
Bizim köye varda gel!!
Bir idik iki olduk
Üç olduk mu, sor da gel!!
Baba bu oğlunun dilinden anlamaz mı? yanıtlar;
Bu mektup güzel mektup
Böylesini sık sık yaz
Tarlan ürün vermedi,
İzinli gel yine kaz!!


Mındar!!

İki futbol fanatiği uzunca bir aradan sonra yeniden buluşur.
Biri diğerine:
- Maça gitmiyor musun?
Diğeri:
- Ne diye gidiyim ki Allaaşkına!! Oynanan futbol futbol değil.. Hakemler çok kötü! Oyuncular ne o öyle? İtiş kakış, agresiflikler, dünyayı ben yarattım ayakları!?.. Maç için saatlerce gişe önünde kuyrukta bekle, içeride kavga gürültü, şamata.. Çıkışta üstüne tuz biber vasıta bulamama!!
- Anladım azizim!! Beni de; tıpkı senin gibi, karım bırakmıyor..


Komik..

Sevgili anneanneciğim, havaalanındaki kadın polis memurunun amacı sana sarılmak değil üzerini aramaktı. Hadi sarılıp sırtını sıvazladın, bir de üstüne öpmenin ne gereği vardı?
***

Babama bilgisayar ve internet kullanmayı öğrettiğim ilk günler... "Baba bak bu mouse, yani fare." diyorum, nasıl kullanıldığını gösteriyorum. Birkaç gün sonra babam beni çağırıyor.
- Kızım gel bak, bu kurbağa çalışmıyor!
***

Yaramazlığı tavan yapmış dört yaşındaki azman yeğenime oda cezası veriyorum... Büyük bir öfkeyle odasına gidiyor. Uzunca bir süre sesi çıkmıyor, uyuduğunu düşünüp sohbete dalmışken sesleniyor: - Gardiyaaannn, sütümün saati geldi. Sıcak olsun, kakao da koy içineee!!
***

Sabah okula gelip bilgisayarın başına oturduğumda You Tube'un kapatıldığını öğreniyorum. O sırada içeri çaycımız Şerife Hanım elinde çayla giriyor. Acımı onunla paylaşmak için:
- Şerife Hanım!! Duydun mu? YouTube da kapatılmış!!
Şerife Hanım güya bu olaya hiç şaşırmadığını belirten yorumu mu:?
- Bu okulda ne düzgün gidiyor ki zaten? Tuvaletin süpürgesini de almışlar!
***

Uçuş boyunca; çok sevimli, neşeli ve tonton yaşlı teyzenin üstüne titreyip yardımcı oldun ve teyze inerken:
- Evladım, yardımların için çok sağol!! Biz de sizi or...u biliyorduk!!
Dediğini keşke bana söylemeseydin hostes arkadaşım!! El öpenlerin çok olsun …
***

Aile dostlarımızla beraber gittiğimiz sinemada; verilen 15 dakikalık arada kalabalığa yakalanmamak ve sigarasını içmek için hızlıca karısının elini tutarak dışarı çıkan, arkasını döndüğünde elini tutuğu kişinin karısı değil de başka bir kadın olduğunu gören, "Eyvah s.ç.tık." diyen, bu lafa karşılık elini tuttuğu kadından "Dur daha s.çmadık!! Kocam gelsin beraber s.çarız." karşılığını alan, benim sevgili ortağımdır.
Savunması da hazır beyefendinin:
- Eeee karanlıktı ama!
***

- Doktorunun "Kaç yaşındasın?" sorusuna "Sizce kaç gösteriyorum?" diye cevap veren başka hasta var mı? Acil serviste bekliyorum da...
***

Kocama ''Kocacığım, diyelim ki doktorsun ve diyelim ki estetikçisin, neremi kesip düzeltmek istersin?'' diye sordum. ''Dilini.'' dedi. Üç gündür susuyorum; ne olur, ne olmaz...
***

Aile dostumuz olan, oldukça şişman ve iri yarı bir çiftin düğünündeyiz. Babam altınları takarken mutluluk dilemeyi ihmal etmiyor:
- Allah bir yastıkta kocatsın Ümit'ciğim. Tabii sığarsanız!
Babam hariç ailecek utandık.
***

Geceleri çok sıcak, uyuyamıyorum. Ben de kendimce bir çözüm buldum. Kuaför salonlarında saça su sıkılan sprey şişelerinden aldım ve gece sıcaktan bunalınca yukardan püskürtüyorum, sanki yağmur yağıyormuş gibi oluyor ve bayağı bir serinliyorum. Elime ayağıma da püskürtünce onun serinliğinde biraz uyuyabiliyorum. Yanımda yatan sevgili kocam ertesi gün bu durumdan meğer rahatsız olmuş:
- Lütfen gece o suyu sadece kendine püskürt, yoksa kendimi manavdaki sebzeler gibi hissediyorum!!
***

Hoca önde doktor adayları arkada sabah viziti yaparken birden, telefonun sesini kapatmayı unutan bir öğrencinin telefonunda Emre Aydın şarkısı çalmaya başladı. ''Adam olmaz dedin senden...'' Hocanın merakla beklenen tepkisi gecikmedi.
- Baban arıyor galiba. Söyle, haklı çıktı!!
***

Ruh hekimine:
- Kimse beni sevmiyor doktor! diye şikayet eden,
- Üzülmeyin, ben sizi seviyorum ya! diyen doktora:
- İyi ama doktor!! Ben, herkese beni sevsin diye para ödeyemem ki! Dedin ya!! Ben sana ne deyim baba!!….
***

Bundan birkaç sene önce büyükannemi doktora götürdük. Muayeneden sonra tahlil için gün verip "Sabah sakın bir şey yemeyin, aç karnına gelin." diye tembihlendi. Hastaneden çıktıktan 5 dakika kadar sonra büyükannem sessizliği bozdu ve buram buram umut kokan sorusunu sordu:
- Kahvaltıda ne ikram edecekler acaba? Aç gelin diye o kadar sıkı tembihlediler.
***

Pek çok memleket gezdim ama hiçbir yerde Malatya'daki pratik düzeni göremedim. Kız Meslek Lisesi, yanında Erkek Meslek Lisesi, yanında Evlendirme Dairesi.
***

Oğlum, saatlerce uğraşarak kartondan yaptığım buzdolabı modeli ile ödevinden en yüksek notu aldı. Öğretmeni ona:
- Aferin! Herkes anne ve babasına yaptırmış. Ama sen kendin yapmışsın, belli, demiş.
Kendimi hiç bu kadar beceriksiz hissetmemiştim. Karım iki gündür gülüyor. Karizmam yerle bir oldu. Teşekkürler öğretmen hanım!
***

Kilo aldığımda, "Kilo aldın, biraz zayıfla" demek yerine, "Hadi tosunum, az daha ye!! Seni halde hamal yapacağım" diyen sevgili kocam, ben sana kel olmandan dolayı "Az daha parlat, gece lambası yapıcam seni" diyor muyum? Demiyorum!
***

- Sevgili beli ağrıyan teyze; külotunun içine iğneleyerek elalemden sakladığın ziynet eşyalarını röntgen filmiyle tespit etmiş bulunmaktayız. Bilgilerine. ..


Kovboy:))

Yolculuğu sırasında çok susayan kovboy, rastladığı ilk bara kendini atar ve viskisini söyler. Barmen viskiyi masasına koymasıyla bir maymun koşarak gelir ve kuyruğunu viski bardağına sokup aynı hızla ortadan kaybolur. Duruma bir anlam veremez, çaresiz
önündekini bir kenara itip bir viski daha söyler. Barmenin getirdiği viskiyi tam alacakken aynı maymun yine son sürat gelir, kuyruğunu viskiye daldırır koşarak kaçar. Kovboy sinirlenmeye başlar, o bardağı da sertçe kenara iter ve barmenden bir viski daha ister. Barmenin getirdiği yeni viskiye tam uzanırken, maymun bu kez şimşek gibi bir hızla gelir ve kuyruğunu viskiye sokup toz olur. Öfkeden kuduran kovboy:
- Bu ne biçim bar! Viskimi rezil eden şu maymun da neyin nesi böyle! diye barmene çemkirir. Barmen sakince omuz silker:
- Benim yapabileceğim bir şey yok, patron şu masada oturuyor isterseniz onunla konuşun.
İyice sinirli kovboy soluğu patronun yanında alır, olan biteni anlatır:
- Böyle rezalet olmaz, maymunun barda ne işi var!!!
Patron da diklenir:
- Böyle saçma bir şikayet duymadım!! derken, bara kasabanın şerifi girer. Kovboy bir umutla şerife yönelir, durumu ona da anlatır:
- Daha çok viski satmak için herhalde eğitmiş bunlar maymunu!! diye barın sahibini şerife şikayet eder. Şerif biraz düşünür:
- İlk defa böyle bir şey duyuyorum! Dediğiniz gibi olsaydı önceden başka şikayetler de olurdu!
Kovboy iyice çaresizliğe düşüp, ne yapalım ne edelim derken, şerif :
- Ben bir kaç yıldır buradayım ama barın piyanisti, çocukluğundan beri burada çalışıyor, isterseniz ona danışın, onun mutlaka durumdan haberi vardır.
Artık susuzluğunu unutan kovboyun siniri de meraka dönüştüğü için barın bir köşesinde piyanosunu çalmakta olan piyaniste yaklaşır:
- Pardon!! Kuyruğunu viskiye sokup fırlayıp kaçan maymunu biliyor musunuz?
Piyanist başını kaldırıp, biraz düşünür:
- Bilmiyorum!! Ama biraz mırıldanırsanız çalabilirim.


Nerde???

O gün; öğretmen, öğrencilerine, yere tükürmenin zararlarını anlatacaktı. Öğrencilerine dönüp sordu.
-Çocuklar!! Tükürük nedir?
Öğrencinin biri söz ister:
- Neredeki tükürük öğretmenim?
Öğretmen:
- Ne fark eder ki?
- Olur mu öğretmenim!! Tükürük, ağız için gerekli salgı, sokak ortasına tükürüldüğünde pislik, arsızın yüzünde yağmur, zalimin suratında ise şamar. Bıyıkla sakal arasında şaşkınlık, sanatın içinde ise siyasettir..


Anlayış..

Edebiyat öğretmeni sınıfta öğrencilere:
- “Sarı kız pencereden aşağıya baktı gelip geçenlere gülücük dağıttı" cümlesini kim en kısa haliyle ifade ederse, ona on numara vereceğim!!
Öğrenciler:
- Sarı kız gülücük dağıttı,
- Sarıkız aşağıdakilere baktı,
- Sarıkız pencereden güldü,
şeklinde değişik yanıtlar verirler.
Temel arka sırada sinirden kudurmak üzeredir. Sarı kızın bu hareket tarzı Temel'in ahlak anlayışına sığmaz. Sonunda temel parmak kaldırır.
Öğretmen:
- Söyle Temel!!
Temel:
- Orispi!!
Tabii 10 numara Temelindir….

Alexin ki?
İki Rum kadın lokantaya gider. Birincisi kendine etli bir yemek söyler. Bunun üzerine ikinci kadın şöyle bir konuşmaya başlar:
- İnanırmısın ben vejeteryan oldum.
- Nasıl yani?
- 10 yıldır vücuduma dirhem et girmemiştir!!
- Ne yani Alex'in ki sebzediir?

20 Kuruş....

Londra'daki cami’ye yeni bir imam gönderilir. İmam işe giderken hep aynı otobüse biner dolayısıyla aynı şoföre rastlar. Bir Gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla verir. İmam yanlışlığı oturunca anlar, kendi kendine düşünür:
- Acaba 20 kuruşu geri versem mi şoföre?. Ama içinden bir ses; çok gülünç ama bu para, şoförün de umurunda değildir. Zaten şirket çok para kazanıyordur...Bu 20 kuruşla bir şey yapılmaz ki…Bu parayı Allahtan gelen bir hediye olarak saklayabilirim..
İneceği durağa gelince, imam kalkar ve fikrini değiştirip, şoförün yanına gider:
- Paranın üstünü fazla verdiniz!!
Şoför gülümser:
- Siz bu cami’nin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, İslam’ı öğrenmek adına bilerek size fazla para verdim, nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim!!.
İnerken imamın dizlerinin bağı çözülür, yere yığılacakmış gibi bir direğe tutunur ve kendine gelmeye çalışır. Gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne bakar:
- Allah’ım az daha İslamı 20 kuruşa satıyordum!.


Bilişim!!

Temel, bilişim sektöründe çalışan bir firmaya iş başvurusu yapar. Firma yetkilileri önce bir testden geçmesi gerektiği söylerler ve ilk soruyu sorarlar :
- Internet ne demektir ?
Temel düşünür, taşınır:
- İşe ciremedum temektur

Yeşil
Temel Amerika’da otobüs şoförü olur. Otobüslerde siyahlarla beyazlar arasında ön ve arka koltuk kavgaları yaşanmaktadır. Temel'in kullandığı otobüste de bir gün benzer kavgalardan biri çıkınca, otobüsü durdurup, herkesi indirir. Kendi de otobüsün üstüne çıkar ve başlar konuşmaya:
- Bundan sonra hepiniz kardeşsiniz şu kavgalara bi son verin!! Artık siyah beyaz yok
hepiniz yeşilsiniz!!
Hepsi çok duygulanır, tam otobüse binecekleri sırada Temel:
- Ama dikkat edin açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun!!
Ceza
Temel Dursun'a üniversite çağındaki kızını matematik dersi çalıştırması için emanet eder.
Aradan 9 ay geçer. Kızı karnı burnunda eve döner. Olanları gören Temel Hışımla Dursun'un evine gider, başlar bağırmaya:
- Ne yaptun kizuma?!
Dursun:
- Ne yapayum daa?! Ders çalismiyordu. Koskoca kiz, dövsen dövülmez......

Tokyo
Temel emri altındaki astronotları yanına çağırıp, ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında son talimatları verir ve bu zor yolculuğun öncesinde uyumak üzere evlerine gitmeleri söyler. Her iki astronot da, talimata uyup evlerine giderler. Dursun tam uyumak üzeeyken telefon gelir. Arayan Temel'dir.
- Alo, Dursun. Ben Temel. Uyudun mi?
- Henuz deyil.
- Pen çok heyecanliyum. Uyku tutmadi. Sağa da uyarsa, penumle pirlikte içmeye ne dersun? Uzun sure içki içemiyeceğuz...
- Ok.
Bir saat sonra Temel ve Dursun buluşurlar, bir bara girip içki söylerler. Barmen tam içkiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.
- Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek astronotlarsınız. Size içki verdiğim ortaya çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayın.
Temel ve Dursun barmenle tartışmalarına rağmen o barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki vermeyi reddederler.. Marketler de kapalıdır. Tam eve dönmeye karar verdiklerinde Dursun'un aklına bir fikir gelir.
- Yahu Temel, pizum uzay roketine koyduklari yakitin kokusuni hatirlayi misun. Ayni viski gibiydi. Istiysen ondan icelum.
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Temel ve Dursun yakıt tankından aldıklari yakıttan birer ikişer kadeh içerler; sonra da evlerine giderler. Dursun tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine Temel' dir.
- Alo Dursun. Yine pen. Rahatsiz ettum ama kusura pakma. Sağa pi şey sormak istiyrum. Karnin ağriyi mi?
- "Heee... Hem de çok.
- Peçi. O zaman sakin os.......yum teme. Seni TOKYO'dan arayrum.

Av Masrafı!! :))

Ünlü bir iş adamının oğlu üniversiteyi bitirince Fransa'ya, Paris'e Sorbonne Üniversitesinde Yüksek lisans öğrenimine gidecektir. Tüm aile oğlanı Atatürk Hava Alanında uğurlamaya gelir. Annesi, Babası, Kız kardeşleri, Dedesi, Büyükannesi, Teyzesi, amcaları, halası, arkadaşları vs. Baba oğlunu bir kenara çeker;
- Oğlum ben her ay Paris'teki masrafların için sana bir çek yollarım, sen masraflarını bir mesajla bana bildirirsin!.
- Peki baba, sağol.. Allah seni benim başımdan eksik etmesin!.
Baba devam eder;
- Bu arada, biliyorsun Paris aşk şehridir, muhakkak aşk masrafların da olacaktır, genç ve yakışıklı adamsın, benim gibi bir babanın oğlusun, mesajında aşk masrafları diye yazma! Annene, kardeşlerine ayıp olur, “av masrafları” diye yaz ben anlar, yollarım çeki sana!
- Peki baba sağol.. Sen babaların en büyüğüsün!!.
Uçak havalanıp, Paris'e yollanır.
Birinci ay sonunda oğlandan babasına mektup gelir, İşte şöyle iyiyim, pansiyona yerleştim, dersler şöyle, rahatım yerinde, falan filan. Masraf listesi ekte;
Okul Taksiti 1.500 Euro
Pansiyon 300 Euro
Yemek Masrafı 900 Euro
Kitap masrafı 250 Euro
Giyim 1.000 Euro
Ulaşım Masrafı 350 Euro
Av Masrafı: 5.000 Euro
Baba hemen çeki yazıp yollar.. İkinci ay sonunda gene oğlandan mektup; İşte babacığım şöyle iyiyim, böyle rahatım yerinde, dersler mükemmel, falan filan, Masraf Listesi ekte;
Okul Taksiti 1.500 Euro
Pansiyon 300 Euro
Yemek Masrafı 700 Euro
Kitap masrafı 150 Euro
Giyim 600 Euro
Ulaşım Masrafı 300 Euro
Av Masrafı 25.000 Euro
Baba yine çeki yazıp yollar, Üçüncü ay sonunda yine mektup; Anneciğim, babacığım Hepinizi öpüyorum, çok mutluyum, rahatım yerinde, dersler harika falan filan. Masraf Listesi ekte;
Okul Taksiti 1.500 Euro
Pansiyon 300 Euro
Yemek Masrafı 700 Euro
Kitap masrafı 250 Euro
Giyim 725 Euro
Ulaşım Masrafı 400 Euro
AV MASRAFI 50.000 Euro
Baba çeki yollar ama ava masraflarının katlayarak yükselmesi üzerine bir not yazar; Not şöyle, "oğlum av masrafların gittikçe yükseliyor, biraz kaliteyi düşür, daha umumi yerlere yönel (!) tamam mı yavrum? Anladın onu sen!!."
Takip eden ay oğlandan bir mektup, fazla havadis yok, belli ki canı sıkkın,
Masraf Listesi ekte;
Okul Taksiti 1.500 Euro
Pansiyon 300 Euro
Yemek Masrafı 400 Euro
Kitap masrafı 150 Euro
Giyim 300 Euro
Ulaşım Masrafı 250 Euro
Av Masrafı 150 Euro
Tüfek Tamiri 250.000 Euro


Mim!

Bu kez mim sevgili arkadaşım İnsan Sevgisi Hakan-Can’dan!! Kendisine buradan ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum. Konu, “Lütfen herkes Atatürk resimleri ve isterse kendi düşüncelerinden oluşan bir yazı yayınlasın!”
Sayfama girenler bilir aslında…Ancak bu istek geldiğine göre demek ki arkadaşların var bir bildiği!! Neden olmasın!! Severek, isteyerek !!
Atatürk denilince neler mi aklıma geliyor? Hemen yazayım..
800 yıl kendi haline bırakılmış Anadolu insanı geliyor,
Birlik ve beraberliğimizi teslim edebileceğimiz bizden biri geliyor,
Bu güne kadar bize en fazla yaklaşabilen lider geliyor,
Bu coğrafyada bizde varız geliyor,
Tam egemenlik, demokrasi ve laiklik geliyor,
Yaptıklarıyla bizleri her çağda çağdaş yapmak geliyor,
Alt yapısı ile eğitim, sağlık hizmetleri vb. ile sosyal devlet anlayışı geliyor,
Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim, fendir geliyor,
Aklın egemen kılındığı, bilimden alınan güçle sorunların çözümüne yaklaşım geliyor,
İlkeleri ve düşünce sistemi geliyor……
Şimdilik bu kadar yazalım..Daha fazlası da var aslında ama o zaman ilk akla gelenler
bu kadar çok olamaz diye şüphelenme kaygısı olacağı için bende bu zinciri aşağıdaki arkadaşlarıma aktarayım.. Kolay gelsin..
Fotoğraf Sergisi
Baki Kalan Bu Kubbede Bir Hoş Sada İmiş
Kedilerimin Dünyasına Hoşgeldiniz
Karakalem
İçimden Geldiği Gibi

Sevgi ve selamlarımla….

İtiraflar - 6


Yün örmek

Eski kocam; az önce arayıp karısından ayrılmak istediğini, ayrılırsa, onunla yeniden evlenip evlenemeyeceğimi sordu. Geçen hafta sevgilimin karısı, ona attığım bir e-maili okuyarak boşanma davası açtı.Eski sevgilim ise evini terk etti ve bana yalvarma moduna geçti.

Allah'ım, neden hayatım bu kadar karışık benim? Ben sadece evimde oturup yün örmek istiyordum.

Geç kalmış özür

Üniversitede ilk yılımda 200 kişilik amfide hoca ders anlatırken bize seslendi:

- Hey siz oradakiler, ne yapıyorsunuz orada?

Benden gelen utanmazca yanıt:

- King oynuyoruz hocam, siz devam edin, oldu.

Geçen hafta sadece konu anlatımı için girdiğim derste, arka sıradakilere seslendim:

- Arkadakiler ne yapıyorsunuz?

Gelen yanıt;

- Kağıt oynuyoruz hocam, siz devam edin, oldu.

Sayın matematik hocam, 12 sene sonra da olsa, o gün ne hissettiğinizi şimdi çok iyi anladım. Özür dilerim.

Ayrılık

Kocamla sorunlu bir şekilde ayrılalı 7 ay oldu ve yaklaşık 6 aydır herkesten gizli sevişiyoruz.

Çekiyor anacım

Aynı evde yaşayan kadınların adetleri zaman geçtikçe aynı döneme denk geldiğini duymuştum ve yaşadım. Ancak, eski sevgililerin aşklarının aynı anda depreşmesine ilk defa şahit oldum vesselam!!.

Pes

Yaşadığı şehirden Amerika'daki oğluna ve Amerikalı gelinine sözleri ile yetişerek tartışma çıkarıp küsebilen kayınvalide de tanıdım yaaa, pes diyorum bu kayınvalidelik azmine.

Kişi kendinden bilir işi

En sinir olduğum şey, yakın bir kız arkadaşıma lezbiyen olduğumu itiraf ettikten sonra bana karşı tavır alması, arkadaşlığımıza zarar verecek ölçüde araya mesafe koyması. Merak etmesinler, onlar her erkeği potansiyel çiftleşme aracı olarak görüyor olabilirler ancak ben her kadını öyle görmüyorum, yemem onları.

Şikâyet

Komşumuzun 20 yaşında ve bedeninin %90'ı felçli olan kızının, evlilik umudu olduğunu öğrendiğimden beri, anladım ki; hayattan şikayetçi olmam için hiçbir geçerli sebebim yok!

İntikam

Sevgili abicim, eğer sen benim gece kaçamaklarımı annemle babama ispiyonlamasaydın o çok önem verdiğin raporun arasında, baktığın o iğrenç porno dergilerinden bir sayfa çıkmazdı ve genel müdürün tarafından o rapor iptal edilmezdi. Demek ki neymiş?

İntikam sıcak yenen bir yemekmiş...

Libidonuz nasıl

İlişkiden hemen sonra dondurma ambalajı gibi, bir gün sonra sosis gibi, ikinci gün de açılmamış 2,5 litrelik kola şişesi gibi hissediyormuş. Başka sorum yok sevgili hastam. Her şey net.

Çocuk istiyorum

Kariyer, kariyer dedim; tek başıma yaptım. Güzel hayat, lüks yaşantı dedim; tek başıma onu da başardım, yaptım. Şimdi; yalnızım, çocuk istiyorum, tek başına olmuyormuş anladım...

Ramak kaldı

Sevgilimin ailesi beni tanıyor; evli olduğumu da biliyorlar. Zaman zaman ailesinin evinde birlikte kalıyoruz. Sevgilimin annesi, oğluyla aynı odada kaldığımı, odada tek yatak olduğuna göre, aynı yatakta yattığımızı biliyor olmasına rağmen bana hep, "Siz sadece arkadaşsınız." diyor. "Ne arkadaşı be kadın, düpedüz sevgilisiyim!" diye bağırmamak için kendimi zor tutuyorum...

Sus konuşma

"Senelerdir bu kadar kötü bir adama nasıl katlanıyorsun?" diye soran arkadaşlarıma, "Ünlülerden en beğendiğim erkek, Teoman. Bilmem anlatabildim mi?" diye yanıt veriyorum. Bu cevabı alan her kim olursa, soru sormayı kesiyor... Kadınlar konusundaki kötü şöhretin, beni saatlerce sürecek izahtan kurtarıyor. Sağolasın Teoman!

İntikam

Kocamla Aşk-ı Memnu'yu izliyoruz. Sırf onu kızdırmak için; ''Bihter haklı,Behlül için insan kocasını aldatabilir.'' diyorum. İntikamı acı oluyor. Doktorlar'ı izlerken Zenan'ın evindeki bakıcıya bakıp; "Bizim oğlana bakıcı alırsak bu kız gibi biri olsun." diyor!

Yağlar

Derste beslenmeden açıldı konu:

- Katı yağlar zararlı mı öğretmenim? diye sordu biri.

- Sizin için değil ama benim gibi 30 yaşın üstüne çıkmış insanlar biraz daha dikkat etmeli, dedim.

- Neee siz otuzu geçtiniz mi? Hiç göstermiyorsunuz!, dedin ya Kadir, sen geçtin oğlum; yazılıya çalışma boşuna...

3.öğretim

Okulum 2. öğretim olduğu için genelde akşam saat 9 ya da 10 civarında ancak evde olabiliyorum. Son günlerde ise sevgilimle daha çok vakit geçirebilmek için anneme türlü bahaneler uydurmaya başladım. Dün gece eve 00:30'da geldiğimde, annemin yaptığı yoruma hala gülüyorum:

- Kızım senin okul 3. öğretim oluyor galiba artık!

Devesi

Hz. Muhammed Mekke'den Medine'ye göç ederken yanında yol arkadaşı olarak devesi varmış. Aslında o da doğru bir yerde, şimdi tam not vereyim mi? vermeyeyim mi? hala düşünüyorum...

Damat kim

Abim Mayıs ayı içinde evlenmeye hazırlanıyor, yengem ise alışverişi benimle yapıyor. Günlerdir gitmediğimiz gelinlikçi, beyaz eşyacı, halıcı, mutfak dolapçısı, parkeci kalmadı. Evin inşaasında ustabaşı kim peki? Tabii ki ben,yanılmadınız tabiii. Ellerimde çantalarla dolaşıyor, hatta yengem için kuaför bakıyorum. Çok az kaldı, gelinliği de kendi üzerimde deneyeceğim. Tüm bu koşuşturmacanın içinde olan bensem, peki damat adayı kim? Şimdiden evlenme provolarımı yaptım, günü geldiğinde artık ustayım!

Nankör

Kocam istememesine rağmen bin türlü şirretlikle eve getirdiğim kedim, ilk geldiği gün kocamın şarj kablosunu parçalamıştı. O zaman sabırla susmuştu ama, şehirdışından döndüğünde, en sevdiği BJK tişörtünün akıbetini gördüğünde, biliyorum ikimiz de kendimize ev arayacağız kızım...

Hızlı baba

50 yaşındaki babamın aşk hayatı benimkinden en az iki kat daha hızlı. Öyle ki daha biri ile ilişkisi bitmeden diğerine rahatlıkla geçiş yapabiliyor, üstelik çerez dediklerini saymıyorum bile!

Kimsesiz kaldım

Çocukluğumda harçlıklarımı biriktirip, bazen aç kalarak anneme hediyeler aldım. Lise, üniversite hep böyle geçti. Çalışmaya başlayınca daha çok param oldu ve daha fazlasını almaya başladım. Bu arada da annemin beni imalarla yönlendirdiğini fark ettim.Çocukluğumdan beri böyle yapıyordu üstelik ve ancak görmüştüm. Beni bunun için sevdiğini de gördüm en kötüsü ve inanmak istemedim. En sonunda, sırf ne olacağını görmek için hediyeleri ve paravermeyi kestim.

Artık görüşmüyoruz. Doğruymuş. maalesef ve ben çok üzgünüm.Kimsesiz kaldım ve artık anneliğe inanmıyorum.

Nabza göre şerbet

En yakın kız arkadaşlarımdan biri, internette tanıştığı sevgili adayıyla buluşmaya giderken çok seksi, siyah mini bir elbise giymişti. Adam karşısına cübbeyle çıkınca da, arabaya bindiğinde boynundaki şalı çıkarıp, bir güzel kafasına örtmüş! Demokraside çare tükenir, kız milletinde tükenmez deyip konuyu kapattık biz.

Pişti

3 ay önce uzaktan akrabam olan eski sevgilimden ayrıldım. Ailemin bu ilişkiden haberi yoktu ve annem bana eş adayı olarak onu düşündüğünü söyleyip, benim fikrimi sorunca birden afalladım. Çok tanımadığımı ve düşünmediğimi söyledim. Ben sana "O kızla zaten ilişkim vardı ama ayrıldım." nasıl diyeyim güzel annem? Anneme yalan soylediğime mi yanayım yoksa yine beni bulduğuna mı yanayım?

Kamuflaj sevdası

Geldi, son yoklama çağrı tebligatım geldi. "Çimengözlükız, İstanbul, emir ve görüşelerinize hazırdır komutanım!" diyecektim ama almıyorlar canlarım.Pembe kafa kağıdıyla olmazmış, onlar da beni aralarında görmeyi çok isterlermiş aslında. Yeşil kamuflaj, mekik çeeeek, koooş, kara şimşek...Güzel olurdu aslında be!

Şefkatle sarılmak

Ailemden hiç dayak yemedim, tabii dolayısıyla hiç özür için bana sarılan da olmadı. En son babam bana sarıldığında, eski kocam beni feci şekilde dövmüştü. Sarıldı ve beni ona geri verdi. Annem ise ne zaman sarıldı hatırlamıyorum bile. Bazen düşünüyorum da, kimsenin hiçbir şeyini kıskanmıyorum ama dayak yemiş bir çocuğun, bir süre sonra şefkatle sevilmesini çok kıskanıyorum. Biliyorum çoğu kişi kızar ama keşke beni dövselerdi de, az da olsa sevgi görebilseydim. O zaman belki bana ilk sarılan kadınla, pardon, yani onun oğluyla evlenmezdim...

Sevgiyi göstermek

Yapmasını en iyi bildiğim şey sevgimi göstermek sanıyordum, oysa değilmiş. Sevgimden bunaltmayı daha iyi beceriyormuşum. Çok üzgünüm.


29 Nisan Açlık ve Yoksullukla Mücadele Günü!!


Sevgili Arkadaşlar!!
Blog Catalog ve Blogger Unite öncülüğünde başlatılan bir kampanya kapsamında, dünya çapında binlerce blogdan destek bekleniyor...
Destek vermek isteyenlerin tek yapması gereken“29 Nisan" günü dünyadaki binlerce bloğa katılarak "açlık ve yoksullukla mücadele " konulu bir yazı yayınlamak.Bu şekilde insanlığın dikkatinin çekilmesi amaçlanıyor. 29 Nisan'da açlığı vurgulayabilir fark yaratabilirsiniz., Yazı yazamayacak olan arkadaşlar da dilerlerse sitedeki banner' lardan birini 29 Nisan'a kadar bloglarının bir köşesinde yayınlayarak konunun duyurulmasına katkıda bulunabilirler.

Site İngilizce'dir. Banner'ları aşağıdaki bağlantıya tıkladığınızda "Resource Center" başlığının altında bulabilirsiniz.. Duyarlı tüm arkadaşlara duyurulur.
Ayrıntılar için:

http://www.bloggersunite.org/event/unite-for-hunger-and-hope

Kar amacı gütmeyen organizasyona doğrudan başvurular için e-posta :
info@heifer.org

Çiğne!!

Fadime nine bir gün eczaneye giderek:
- Pana pel agrısu için ilaç ver da!!.
- Tamam nine. Bu hapları sabah akşam günde iki kez bir hafta çiğne.
- Tamam...
Bir hafta sonra Fadime nine eczaneye geri gelir:
- Pelume hiçbir faydası olmadı da!!. Bi de üstüne üstlük çiğnemekten pacaklarım ağrıdı!..

Böğrüne böğrüne basmak!!
Yukarıdaki Çiğne fıkrasının benzerini bu seçimde sandık başkanı olarak görevli arkadaşım da tanık olmuş.

Çiçeği burnunda yeni evli çift sandığa birlikte gelir, erkek oyunu içeride kullanıp vatandaşlık görevini yerine getirdikten sonra sıra bayana gelir.
Bayan eşini göstererek:
- Birlikte oy kullanabilir miyiz? der.
Sandık başkanı arkadaş:
- Olmaz hanımefendi!! Siz çok gençsiniz, tek kullanabilirsiniz!!
Bayan itiraz eder:
- Ama ben oy kullanmayı bilmiyorum ki!!
Bunun üzerine arkadaş oy pusulası ve zarfı alarak :
- Ben size içerde anlatırım, der ve içeri alır..
İçerde oy pusulasını göstererek:
- Hangi partiye oy kullanacaksanız o partinin altındaki daireye bu mühürle basacaksın!!der ve diğer zarflarını almak üzere dışarı çıkar.
Döndüğünde gözlerine inanamaz. Genç bayan oy pusulasını yere sermiş, basmakla meşgul..

Dava
Temel bir gün avukatını arar.. Dursun’la arasında bir olayın yaşandığını anlatır...

Avukat sevinçli, Temel’e:
- Temelciğim, yüzde yüz haklısın. Hemen Dursun’a dava açalım, büyük tazminat alırız...
Temel sinirli:
- Yok, fazgectum, acmayalum...
Avukat şaşkın:
- Neden?
Temel:
- Pen olayi Dursin’in tarafundan anlatmişitum da!!...


Neydi?


Görülmekte olan bir tecavüz davasında hakim mağdure bayanı dinlemektedir.
- Kızım anlat bakalım olayı tüm ayrıntılarıyla, nasıl oldu?
Mağdur bayan olayı anlatmakta fakat bazı kısımları utanarak üstünkörü geçmektedir.
Bunun üzerine Hâkim;
- Kızım mahkemede ayıp olmaz, nasıl oldu ise aynen anlat!!
Bunun üzerine bayan,( yine olabildiğince kibar!)
-Beni ıssız bir yere götürdü, daha sonra cinsel organını vajinama soktu, der.
Hâkim olayı dinledikten sonra tutanağa geçirtmek için yazdırmaya başlar.
- Sanık, mağduru ıssız bir yere götürerek, cinsellik organını... der ve mağdur bayana döner;
- Neydi kızım senin (......) şeyinin adı?


Becermek!!


Orkestra gecelik programına başlarken şef, sanatçıyı yanına çağırdı:
- Dinle! Bu gece yine April in Paris'le başlayacağız. İlk iki mezuru iki nota geriden izleyeceksin, sonraki sekiz mezurda nedeni anlaşılmaz bir hızla 6 nota öne geçeceksin.Orkestra seni yakalamaya çalışırken sen birden allegroya geçip son iki mezurda şarkı sözlerini yutarak ''Na ,na,naa'' falan diyerek parçayı bitireceksin!. Tamam mı?
Sanatçı:
- Durun bir dakika!! diyerek itiraz etti ve:
- Prova yapmadan böyle bir şeyi beceremem ki!!
Şef gayet sakin:
- Neden?!? İki haftadır her gece inatla pekala beceriyorsun ya!!!..


Bir Blog Ödülü..


Sevgili komşum Fotoğraf Sergisi beni yeni bir blog ödülü ile ödüllendirmiş Sağolun Latife hocam.....Ben de bu ödülü bloğuma ziyarete gelen blogcu arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. Öncelikle kolay bir mim olduğu için de Latife Hocam’a teşekkürlerimi yineliyorum.
Oyun'un kuralları:
1- Ödülü verenin linkini yayımlamak.
2- Ödülü verdiğin kişilere mutlaka haber vermek.
3- Bu ödülü verdiğin blog sahibinin linkini vermek.
İşte ödül verdiğim arkadaşlarım;(Biz bu koşulları yapıyorduk..Demekki dışarıdakilerin bu konuda zaafiyetleri var )


Tüm arkadaşlarıma buradan kolay gelsin.. Bu zincirde zayıf halka olmadık umarım.. Zira epey uzak yerlerden bizi buldu.. Dolaşsın bakalım ceza değil sonuçta ödül:) Sevgilerimle...

Ben Bu Köşeyi Severim(i)m

Mimler başlayınca bitmiyor.. Bu gün tüm mimlere karşılık vereceğim, oyun bozanlık etmek olmaz..İlk Mim “Ben Bu Köşeyi Severim. Ben bu köşeyi dönerim gibiJ) Sevgili arkadaşım İçimden Geldiği Gibi’den.. Bu arada görmemişim ayrıca özür dilerim arkadaşımdan…
Efendim bizde öyle salon denilen yer umuma açık olmuştur.. Orası misafirler için deyip üzeri falan örtülmüyor.. Ayrıca bizler zaten misafir değimliyiz bu fani dünya’ya.. Benimde evde, hem de salonda bir köşem var.. Yerime evde tek gözü olan kedimiz namı diğer “Çakıl Hanım,”.. Ben kalkınca anında damlıyor. Bu konuda hafiften bir dalaşma var aramızda.. Üzerine oturmaya kalkınca çemkiriyor.(Aslına bakarsanız Kedilerin bu özelliğine bayılıyorum.. Öyle isteyince oynamaz, çağırınca gelmez.. Başına buyruklar, kendisi isterse yaklaşıyor..) Evdeki otoritenin kırılma noktası sanırım burası.. Hınzır kediye otorite kuramadım bir türlü.. Bekli de PC’yi kıskanıyor.. Çünkü interneti, TV’yi, gazeteyi, kitabı ve bilumum okul hazırlıklarını buradan, yerimde yapmaktan da ben hoşlanıyorum.. Benimkisi alışkanlık sanırım, diğer taraflar tersime geliyor.. Arada bu duruma eşim de kızmıyor değil hani!! Hep aynı koltuğa oturuyorsun be adam!! Diğerlerinden önce eskidi farkında mısın?! gibi.. Biz eskiyoruz yahu koltuk dediğin nedir ki? Benimkisi bir tür alışkanlık işte..
Bende bu mimi, beni mimleyenlere göndereyim. Onlar kim mi?
Laguer
Hayat Denilen Bir Masaldır
Sevgi ve saygılarımla...

Mim...

Değerli blog arkadaşım Hayat Denilen Bir Masaldır, Mustafa Hocam beni 10 soruda terletecek bir mim ile görevlendirmişti.... Bu sorular gerçekten de zormuş..Şu ara havalar yağışlı, ılıman giderken daha fazla geciktirmeden oyunun gereğini yapalım....
Sorular mı?
1.Çocukken ......... kaçırdım.
Çocukken ben bu bloglama(günlük) işini kaçırdım!! Günlük tutmadığıma şimdi pişmanım..Aslında yazma yeteneğimin olduğuna çevremdekilerde katılır, yazmak diyelim.Kaçırdım deyince başka şeylerde geliyor aklıma ama onlar herkesin kaçırdıklarıdır herhaldeJ) Yoksa saraydan kız kaçıracak halimiz yok değil mi?!!
2.Çocukken ....... yoksundum.
Çocukken TV, Cep Telefonu, PC’den yoksundum..O zamanlar elime geçseydi gösterirdim ben onlara!! O zamanlar bizim kapının önünden geçmedilerJ) Bu arada eskiden çocuklar arasında kavga, karşılıklı kızgınlıklar olunca en büyük tehdidimiz “Sen bizim kapının önünden geçersin, o zaman görüşürüz!!dü.:))
3.Çocukken ......... yararlanmış olabilirim.
Çocukken, sokak dolusu arkadaş!! Her şeyimizi onlarla birlikte paylaştık. Dostluk, arkadaşlık, birlikte bir iş başarma duygusu.. Paylaşma duygusu, belli değil mi?
4.Çocukken ...... hayal ederdim.
Çocukken denizi hep hayal ederdim..Sporun her türlüsünü tatmıştım ama yüzme, ayrı bir yeri var. Yüzmeyi çok severdim.. Hatta ilçemizde, şehrin oldukça dışında bir havuz vardı, büyüklerimiz sevmezdi bu tür işleri ve yasaklarlardı.. Bir gün o havuzu temizledik.. Sabırsızlıkla bir hafta dolmasını beklemiştik.. Kaçak giderdik yüzmeye.. Temizlenmiş havuza girdiğimizde, yalnız olmadığımızı anlamamız uzun sürmemişti..Bir arkadaşın yılanı havada daire yapıp fırlattığını şimdi hatırladım.. O arkadaşın yerine koymuştum da kendimi, doğrusu tırsmıştım..
5.Çocukken ........ istedim.

Çocukken bir atımın olmasını çok isterdim.. Nedense atı olan arkadaşlar binmemize izin vermezlerdi, alttan alta o arkadaşlara kızar bende bisikletimi vermezdim.. O zamanlar otomobilleri bile hayal etmek çok lüks, pahalıydı..
6.Evimizde asla ...... yeterli olmadı.
Evimizde kendime ait bir odam olmamıştı. En çok bunun eksikliğini hissederdim.. Özellikle yaramazlık sonrası J) , gözden uzak olmak kısa bir sürede olsa çoğu zaman bir avantajdı..
7.Çocukken .........daha fazla ihtiyaç duyardım.
Yaz tatillerinde çocuklar aylak aylak gezmesinler diye büyükler tarafından ya küçük bir tarla kiralanır tütün ekilir yada bir esnafın yanına verilir çıraklık yapar, bir meslek öğrenilirdi. . Böyle tatil günlerinde turistler gibi değişik yerleri görmeyi, gezmeyi çok isterdim..
8.Bir daha asla.......göremeyeceğim için üzgünüm.
O çocukluk dönemlerini, oynadığımız oyunları yeniden oynama şansımız yok tabii.. Beni asıl üzenlerin başında bizim yetişmemizde, çevremizde yer alan büyükler,, Kendileri gibi yaşam biçimlerini de götürdüler sanki..Çoğu şimdi yok.. Memlekete gidince elimde olmadan bir hüzün kaplar içimi..
9.Yıllar boyunca ...... merak ettim.
Yıllar boyunca, bende büyüyecek miyim? Büyük olmak nasıl bir şey? Özellikle baba olmakJ) Bir işim bir mesleğim olacak mıydı?
10. ....... kaybımdan dolayı, kendimi suçladım.

Sigara konusunda olurdu sanırım.. Bağımlı olmak hoş değil.. Sağlığım konusunda kayıp olarak görmeme karşın halada içmeyi sürdürüyorum.. Bağımlı olmaktan ötürü kendimi suçluyorum işte..
Evveeet zorda olsa bu görevi de tamamladım..bendekiler bu kadar. Bakalım, aşağıda sıralayacağım arkadaşlar neler diyecek!! Demeseler de alınmam..

Sevgi ve Selamlar...

Durmak Yok!!

Delinin biri hastanenin içinde, elinde satır, doktoru kovalamaya başlar. Doktor önde, deli arkada, epey bir koştururlar. En sonunda deli, yorulan doktora yetişir ve bir kenara kıstırır.
Doktor:
- Ne yapacaksan hadi çabuk yap!Dayanamayacağım bu işkenceye ya!!
Deli:
- Al biraz şunu!! Şimdi de sen beni kovala!!

La Fontaine diye biri var..

Karınca yaz boyunca çalışırken ağustos böceği saz çalmış, eğlenmiş.. Bilirsiniz hikayeyi. Tabi kış gelmiş, karınca sıcacık evinde afiyet içinde yaşıyorken bir gün kapısı çalmış. Bakmış kapıda ağustos böceği:
- Hah tamam şimdi!! Yaz boyunca saz çaldın, şimdi aç kaldın ve benden yemek istemeye geldin değil mi?! Saz çalacağına biraz çalışmış olsaydın böyle aç kalmazdın! Ben sana ne deyim şimdi!!
Hafifce bozulan Ağustos böceği:
- Yoo!! Komşu beni yanlış anladın. Biz yaz boyunca saz çalınca, ayıptır söylemesi biraz da para yaptık. Hatta meşhur da oldum, şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum. Belki oralardan istediğin bir şeyler vardır diye, sormaya gelmiştim. Nedir bu tafra, bu ayak!!
Karınca şöyle bir bakmış, gerçekten de ağustos böceğinin hiç öyle aç bir hali yok. Üzerinde bir kürk, arkada da kocaman bir limuzin, önünde şoförü, onu bekliyor:
- Yok, bir şey istemiyorum. Ama dur!! Fransa'ya uğrayacaksın değil mi?
- Evet
-İyi o zaman, Paris'e gidince orada La Fontaine diye biri var, onu bul!! Ona yedi sülalesini çok sevdiğimi söyle!!

Dava..

Deprem bölgesinde yıkılan bir binanın mütahitine dava açılır. Mahkeme zamanı gelir fakat mütahit ortalıklarda yoktur. Hâkim savcıya döner:
- Ne yapalım?
Savcı: Formalite icabı bir mahkeme yapalım elbet birini tutuklarız!
Hakim: Kimi tutuklayacağız?
Savcı: Kumu tutuklayalım .....
Kum çağrılır.
Hâkim: Kum! Seni tutuklayacağız!
Kum: Beni tutuklayamazsınız benim işim sadece sıvada… Yıkıma ben neden olmadım ki!! Siz çakılı suçlayın.
Çakıl çağırılır...
Hâkim: Çakıl! Seni tutuklayacağız
Çakıl: Beni tutuklayamazsınız! Benim orda işe yaramam için çimento lazım! Asıl iş onda! Çimento çağırılır.
Hâkim: Çimento! Seni tutuklayacağız
Çimento: Benim sağlam olmam için demire ihtiyaç vardır. Asıl sorumluluk onda onu tutuklayın .
Demir çağırılır.
Hâkim: Demir! Seni tutuklayacağız!
Demir: Beni de tutuklayamazsınız!
Hâkim: Neden?
Demir: Çünkü ben olay yerinde yoktum ki...

itiraflar - 5

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 32; İl: İstanbul
Eşimle ölüm üzerine konuşuyorduk.
- Sana vasiyetim olsun, ölürsem beni memleketime göm, dedim.
Duygusal bir yanıt beklerken:
- Cenaze nakletmek kolay değildir ve masraflıdır, kusura bakma nerede ölürsen oraya gömerim!! dedi.

Cinsiyet: Kadın; Yaş:30; İl: İstanbul
Yıllar önce dedemi doktora götürmüştük.Doktor, tahlil yapılacağı için:
- Karnınız aç mı tok mu?" diye sorduğunda şu karşılığı almıştı:
- Sağ ol evladım, gelin sabah börek yapmış, yedim, bir şey istemem!

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 24; İl: İstanbul
Sabahları işe babamla gidiyorum. Trafikte hoşlanmadığı durumlar olduğunda arabanın içinde:
- Çekil, dur, ne yapıyorsun ya?!!diye bağırır durur. Bağırmak yerine kornaya basmasını söylediğimde;
- İnsanları rahatsız etmemek gerekir, der. Baba, farkında mısın bilmiyorum ama ben de bir insanım!

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 24; İl: İzmir
Bir haftadır günlük tutuyorum. Şunu anladım ki boşa yazıyorum. Her günüm aynı geçiyor. İlk günü yazıp gerisini fotokopi çeksem de olurmuş. Ne kadar monoton bir hayatım varmış!

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 23; İl: İstanbul
- Yapamıyorum, beceremiyorum! Yediğim son lokmayla içeceğimin son yudumunu denk getiremiyorum. Türk değil miyim acaba?

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 36; İl: Ankara
İşten yorgun geldiğim bir akşam televizyon seyrederken kızımın dizlerine yattım. Kedi okşar gibi saçlarımla oynayan kızıma:
- Hadi bana güzel bir şey söyle, dedim.
- Anne saçlarındaki kepekler azalmış!! dedi.Pes diyorum yani pes.

Cinsiyet: Kadın; Yaş:19; İl: Konya
Annem kendime aldığım psikoloji kitaplarını okuyup okuyup:
- Ömrüm boşa geçmiş, diye depresyona giriyor.

Cinsiyet: Erkek; Yaş:20; İl: İzmir
Ailem beni aldırmak istemiş. Doktor:
- Burada alamayız, daha iyi şartları olan bir hastaneye gitmelisiniz, demiş.
100 km. uzaktaki üniversite hastanesine gitmek bizimkilere zor gelmiş ve ben doğmuşum!

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 29; İl: İstanbul
Henüz yerime biri alınmadığı için şu anda her iki departmanda birden aynı anda çalışıyorum. Geçen gün farkında olmadan arayan bir müşteriye:
- Kendisine aktarıyorum, diyerek diğer kattaki masama aktardım telefonu. Kişilik bölünmesi dedikleri bu olsa gerek.

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 26; İl: Çanakkale
Geri vites yerine 4. vitese takıp İnternet kafenin camından içeri giren bir baba ile fren yerine gaza basıp şarampole yuvarlanan bir annenin çocuğu olarak trafik canavarı geni taşımaktan korkuyorum.

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 40; İl: Bursa
İki yıl önce Trabzon´da bir kahvenin önünden geçerken, içeriden gelen´´Gooollllll´´ sesiyle irkilmiştim. Merak edip sorduğumda ise 13 yıl önceki, Trabzonspor´un 4–3 galibiyetiyle sonuçlanan Lyon maçını seyrettiklerini söylemişlerdi.

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 31; İl: İstanbul
Hafta sonu evde karımla birlikte “Örümcek Adam 2” filmini izliyorduk. Filmin bir sahnesinde Örümcek Adam kurtardığı sevgilisi için iki bina arasında büyük bir ağ yaptı, birlikte o ağda gökyüzünü seyrettiler. Tam da o sahnede karımın bana söylediği:
- Sen bana hiç böyle bir ağ yapmadın, cümlesinden sonra kadınları anlama çalışmalarıma bir son vermiş bulunuyorum. Duyurulur.

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 31; Ülke: Yurtdışı
Arkadaşımın 5 yaşındaki kuzeninin Ankara-Atakule´yi gördüğünde verdiği tepki:
- Bu ne kadar büyük bir mikrofooonn!!

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 19; Ülke: ABD
5 yaşındaki kuzenim yüzünü avuçlarının içine almış hüngür hüngür ağlıyordu. Ne olduğunu sordum:
- Abla her gün ordan oraya, ordan oraya sonra oradan da tekrar buraya yaa... Bıktım
artık!, dedi. Orası neresi hala bilmiyorum.

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 19; İl: İstanbul
Beşiktaş´ta umumi bir tuvalete anı defteri koymuşlar. Ne yazmamızı bekliyorlarsa??

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 26; İl: İstanbul
Modern psikolojinin öncülerinden Sigmund Freud ´kadınlar ne ister´ sorusunu Türk
kadınlarını tanıdıktan sonra sorabilir miydi acaba? Hiç sanmıyorum! Meslekten istifa eder, kendini içkiye vurur ve Türk erkeklerinin yaşamının anlamını sorgulardı!

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 29; İl: Adana
Dün akşam katıldığım bir düğünde gelin ile damat salona Mehter Marşı eşliğinde girdiler. Neyi fethedeceklerini merak etmedim değil doğrusu.

Cinsiyet: Erkek; Yaş: 26; Ülke: Yurtdışı
Tahtada soruyu çözerken:
- Evladım ne yapıyorsun? Sorusuna:
- İyiyim sen ne yapıyorsun" deyişimden bu yana tam 7 dönem geçti. Hocam! Ya yuvarlak hesap 10 yapıp bitirin bu inadı ya da emekli olun. Lütfen ama...

Cinsiyet: Kadın; Yaş: 35; İl: İstanbul
Bebeklerini oturma odasında bırakan kızıma biraz da çıkışarak:
- Şu çocuklarını toplar mısın,dedim.
3,5 yaşındaki kızımdan cevap gecikmedi:
- onlay senin toyunun!!
Ben mi?
Cevap bile veremedim.

Cinsiyet: Kadın; Yaş:22; İl: Antalya
Geçen akşam kendisini kızdıran kardeşime annemin cevabını aynen aktarıyorum;
- Sus yoksa, seni tehdit ederim!
Siz hiç tehdit edilmekle tehdit edilmediyseniz henüz annemle tanışmamışınız demektir, buyrun sizi mağmaya alalım.

Cinsiyet: Kadın, Yaş:32; İl: İstanbul
Bir hastanede dünyaya gelmişim, o zamanlar hemşireler, erkek bebek müjdesini verince; daha çok para aldıklarını bildiğinden benim içinde:
- Hayırlı olsun bir oğlunuz oldu!! demiş.
Annem taaki üzerimi değiştirene kadar benim kız olduğumu fark etmemiş. Sonrası annem şokta, bütün hastaneyi ayağa kaldırmışlar.... Ne günlere geldik!!